Çok alıştım buradan toplu cevap vermeye bu konuya da bir yazı ile açıklık getireyim istedim.
An itibari ile 4,5 yılı devirmiş bulunmaktayım Japonya'da.Bu süre içerisinde ne yazık ki sadece 6 ay kadar (haftada 2 gün) Japonca okuluna gidebildim.Hatta burada yazmışım
YWCA okulum
Ne yazık ki sadece 2 kur gidebildim.Çünkü sonrasında Fukuroi'de yaşamaya başladık.
Japonca 3 alfabeden oluşuyor.Hiragana,Katakana ve Kanji.Azıcık çaba ile herkes kısa bir sürede ilk iki alfabeyi öğrenebilir.Ama iş kanjiye gelince orası büyük bir okyanus ya da kabus.
Kanji Çinçeden gelen karakter alfabesinin adı.Toplamda 26 bin ile 28 bin arası olduğu tahmin ediliyor.Erişkin bir Japon 8,000 civarı bilebilirmiş.Ama günlük hayatı kotarabilmek veya gazete okuyabilmek için en az 2 bin kanji bilmeniz şart.Çünkü gazeteler sınırlandırılmış kanjiler ile basılıyorlarmış.
Bu kanjileri bu kadar zor yapan okunuşları oluyor.Çünkü bir karakter bazen bir ses,bazen bir hece,bazen kelime,bazen de cümlenin kendisi olabiliyor.Birden fazla okunuşları ve anlamları olması beni ve sanırım herkesi en yoran tarafı.Bir de yazılışları var ki o Japonların bile belası.Özellikle son zamanlarda teknoloji hayatın çok fazla içerisinde olduğu için Japonlar bile unutuyor nasıl yazıldıklarını.
Japonca bilmek diğer diller gibi öğrendim bitti tarzında bir dil değil.Ben 4'e ayırıyorum Japoncayı
1-Okuyabildiğin
2-Yazabildiğin
3-Konuşabildiğin
4-Anlayabildiğin
Mesela yazabilirim ama okuyamam.Okuyabilirim ya da anlayamam gibi çelişkileri var bu dilin.
Ben kanji öğrenmeye 2. kurda başladım.Yalnız şöyle bir talihsizliğim oldu.Sınıfta Japonya'ya en yeni gelmiş bendim.Herkes yıllardır Japonya'da yaşıyordu,çalışıyordu ve sınıfın çoğunluğu Çinli oldukları için kanjiyi zaten biliyorlardı.Yani bildikleri kanjilerin anlamlarını değiştiriyorlardı kafalarında sadece.Herkes Japonca konuşabiliyordu ben 1-2 kelime bilerek başlamıştım okula.Yani benim için dersler tam bir işkenceydi.Ben hariç herkes konuşabiliyor hatta yazabiliyordu.Ben konuşmayı,yazmayı,dilbilgisini falan anlamaya çalışırken onlar konudan konuya geçmiş oluyorlardı.Hele kanji dersinde hiç saygıları yoktu.Kolay bunlar geçin diyorlardı hocaya.O sınıfta nefret ettim Çinlilerden Allah biliyor ya.
Buraya taşındıktan sonra da okula gitmeyi çok istedim ama ne yazık ki bu lanet şehirde (bana göre köy) okul yok.Ben de pes etmedim.Trenle 20 dk uzaklıkta gönüllü öğretmenlerin ders verdiği okula gittim.Beni direk en üst seviyeden başlattılar.Çünkü sınıfta en iyi japonca konuşabilen bendim.YWCA'nin 1. kurunda öğrendiğim dilbilgisi benim Japoncamın temeli oldu.Üzerine çıkmam kolay oldu.
Son kurdan mezun edildikten sonra tekrar gitmek istedim.Çünkü gönüllü okullarına dilediğiniz kadar gidebilirsiniz,cüzi bir miktar ödüyorsunuz,haftada 1 gün ders görüyorsunuz.Dersler daha çok konuşma,günlük ihtiyaçları karşılama gibi şeyler oluyor.Ben hem pratik olsun hem de canımın sıkıntısından gidiyordum ki okul başka bir şehre taşındı.Ve taşındığı yer istasyondan uzaktı.Bu yüzden HICE maceram da kısa sürdü.
Sonra gene pes etmedim.Bu sefer yan şehrimiz olan Kakegawa belediyesinin gönüllü sınıflarına kaydoldum.Belediye binası bizim evden araba ile 10 dakikalık mesafede.Yürüyerek ya da bisikletle gidilebilecek bir yer değil ama.Neyse ben bu binaya tren ve otobüs ile gidebiliyordum sadece.Okul saatinden 1 saat önce çıkıyordum evden trenle 4 dakika gidip 20 dakika otobüs bekleyip.Otobüsle Kakegawa'nın yarısnı dolanıp belediye binasına varıyordum.Çıkışta da eğer öğretmen uzatmazsa otobüsü yakalayabiliyordum ama diyelim ders sarktı 1 saat otobüs bekliyordum.Çünkü saatte 1 kere otobüs geçiyor.
Günler uzunken bu beni etkilemiyordu.Hem pratik yapıyordum hem de evden çıkmış oluyordum.Derken 2. kurda sanırım kış mevsiminde öğretmen dersi biraz uzatınca ben de karanlıkta tek başıma,yağmurda beklemek zorunda kalınca ki çok ağladım.O da Kakegawa maceramın sonu oldu.
Sonrasında evde kitaplar alıp kendim öğrenmeye çalıştım ama o kadar başarılı olamadım.Soru sormak istediğimde soracak kime yok.Yoshi evdeyken çalışsam o her zaman bir şeyler öğretme modunda olmuyor.Yani bu planda yattı :)
Ben de son çare televizyon izlemeye başladım.4,5 yıldır buradayım sanırım 1 yıldır tv izliyorum.Çünkü Japon televizyonu çok saçma geliyordu en başlarda şimdi alıştım diyelim.Televizyon izlemeye başladıktan sonra kelime haznem çooook ilerledi.İstisnasız hergün en az 15-20 dakika izliyorum.Zaten buraya da yazıyorum.
Japon arkadaşlar edinmeye çalıştım ama çok garipler yani ne yazsam,nasıl yazsam bilmiyorum.Garipler işte,kötü düşünmek,kötü söylemek istemiyorum.
Yoshi ile Japonca ağırlıklı karışık bir dil konuşuyoruz.Onunla pratik yapmam pek mümkün olmuyor yani.Çünkü benim onunla konuşurken ki önceliğim Yoshi'nin türkçesi.Benim Japoncayı öğrenme şansım onun Türkçe öğrenme şansından daha fazla.Bu yüzden onun Türkçe öğrenmesi,pratik yapması benim için daha önemli.
Gelelim bu maceranın sonunda beni Japoncama :)
Televizyon izleyip %80 ini anlayabilecek kadar
Eve gelen telefonlarda konuşabilecek kadar
Kapıya gelen postacı,kargo vs ile konuşabilecek kadar
Bir yeşil çay makinesi fabrikası Türkiye'ye makine satarken bu süreçte tercümanlık yapabilecek kadar
Bütün bir günü (Yoshi'nin olmadığı yerler) Japonlarla geçirebilecek kadar
Türkiye'den Japonya'ya bisikletle gelen Gürkan Genç'in gazetecilerle ve Kakegawa belediye başkanı ile konuşmalarını tercüme edebilecek kadar
Japonca konuşabiliyorum :)
Umarım sorularınıza cevap bulabilmişsinizdir.
Bu ülkede 20 yıldır yaşayıp Japon gibi konuşabilen ama okuyup yazamayan ile de tanıştım,yıllardır buraya yaşayan konuştuğunu sanan ama konuşamayan ile de tanıştım,dili öğrenmeye hiç niyeti olmayan ile de tanıştım.
Ben öğrenmeyi seviyorum.Bildiğim,öğrendiğim bana yetmiyor hiçbir zaman.Japonca benim için bir yolculuk,bir keşif burada yaşamaya devam ettikçe öğreneceğim bir dil.Uçsuz bucaksız bir okyanus :)
fotoğraf Ginkakuji tapınağı
yazısı burada tık tık