13 yıl önce bu ekranı ilk açtığım anı, dünmüş gibi hatırlıyorum. Japonya'ya geleli 9 ay olmuş. Japonca okulu ve 2 tane part time işin arasında yuvarlanıyorum. Bir haziran sabahı uyanmışım yağmur yapıyor. Gri gökyüzü içim kararmış. Annemi aramıştım ne yapıyorsun diye. En neşeli sesiyle denize gidiyoruz hava çok güzel burada demişti. Zaten sıkkın olan canım daha da sıkılmıştı. Ben evde bunalırken, onların denize doğru yola çıkmasına sevinenemiştim açıkçası. O zaman blog okumak rutinimdi zaten. Ablam tanıştırmıştı bu dünya ile beni. Birlikte başka bir blog da açmıştık. Sonra blogcu sitesi sık sık göçmeye başlayınca. Blogspot'a taşınmıştı birçok blog. Ben de blogspot ekranını açmıştım. Blog adı ne olsun diye soruyordu bana. Önce ellerime, sonra klavyeye ve en sonunda hayallerime baktım. Ben bunların hiçbirini hayal etmemiştim. Kafamda tek bir soru belirdi.
YOLUN NERESİNDEYİM?
22 yaşımda Japonya'da bulmuştum kendimi. Oysa benim hayat yolum çizilmiş gibiydi. Anaokulu öğretmeni olup, devlet beni nereye atarsa oraya gidecektim. Japonya mı? Rüyamda görsem inanmazdım ama buradaydım. Yol beni buraya getirmişti ve kim bilir daha nerelere götürecekti.
Yolun Neresindeyim? diye başladım. Bir tanışma yazısı olmadı hiç blogda. Direkt yol üzerinde gördüğümüz bir buda heykelini anlatarak başladı maceram. Bir süre kendimi hiç göstermedim. Sonra kendi fotoğrafımı paylaşmaya başlayınca. Sen baya güzel bir kızmışsın neden sakladın ki kendini dediler bana. Bu bakış açıcı garip gelmişti bana, yadırgamıştım açıkçası ama bugün bakınca doğru demişler.
2008 yılı yaş 22 bugünkü kadar 'sert' bakmıyordum ben de hayata. 13 yıl boyunca öyle sorulara, öyle isteklere, öyle ithamlara maruz kaldım ki. İstemeden de olsa sertleştim. Söze canımmm diye başlayıp her istediğini söyleme hakkı olduğunu sananlar. Akıllarına her geleni soranlar. Sende 2 tane var birini bana ver diyenler. Kocamın cinsel organını bile fütursuzca konuşanlar.
13 yıl diyorum. Bazılarını hiç unutamadım. Tabii ki akılda kalanlar sadece kötüler değil.
Boğazım ağrıyıp hasta olunca canım çikolatalı bisküvi çekti diye okul harçlığı ile bana bunu gönderen de oldu.
Fenomen olmak için kızımı benim öldürdüğümü söyleyen de.
Aslında uzun bir süre önce farkına varmıştım herkesi mutlu etmenin bir yolu yoktu.
Ama en büyük sınavım Efsun'un gidişiyle oldu.
Oturup ağlarsın! yeter çok ağladın artık hayata dön dediler.
Acını paylaşmazsın! ooo ne oldu çabuk unuttun dediler.
Böyle bir travma yaşarken bir de bunları yaşamak çok kolay olmadı ama beni büyüttü.
Belki vaktinden önce oldu ama büyüttü.
Hayat senin Sergül! Kimseye verecek bir hesabın yok da o günden sonra düsturum oldu.
Ne çok kalbe dokundum, ne çok kalp bana dokundu.
Sofralarda, okullarda, sohbetlerde adım geçer oldu.
Bir gün Antalya'da bir restoranda otururken karşı masada sürekli baba bakan, bebek arabalı bir kadın vardı. Önce birine benzetti herhalde diye düşündüm. Daha sonra artık dayanamadığı anlaşılır bir ifade ile yanımıza geldi. Hiçbir şey söylemek istemiyorum 'kalk sarılmamız lazım' dedi. O kadar şaşırdım ki, sadece söylenene itaat edip ayağa kalkabildim ve biz kocaman sarıldık. O kadar iyi geldi ki bu sarılma.
Nefes'e hamileydim ve saklıyordum. Mide bulantılarım çoktu ve gittiğimiz restorana daha önce Efsun'la gelmiştik ve ben o anları düşünüp üzülüyordum içimden. Sonra o kadın geldi beni kocaman kucakladı.
O günden sonra 'kalk sarılmamız lazım' hareketi başlattık :) Söke'de birkaç kere yanıma gelip direkt kalk sarılmamız lazım diyenler oldu. O kadar güzel ve kıymetli ki bu duygu anlatamam.
Ben olumsuzu paylaştığım ya da onlara cevap verdiğim için beni agresif bulanlar oluyor. Ama ısrarla söylüyorum ben o kişi değilim. Evet bazı şeylere tahammülüm düşük ama bu beni agresif yapmaz :)
2008 yılından beri blogda, 2010'dan beri instagram ve youtube'da kendimi anlatıyorum size.
Anlatmak istediğim kadarını yalansız dolansız. Hep söylediğim gibi ne bunlardan ibaretim ne de farklı.
Bu hayat yolunda, yolum nereden geçerse oradan anlattım size.
Gün oldu güneş açtı, gün oldu fırtına tuttu. Gün oldu sandalım mavi denizlere yol aldı, gün oldu sandalım alabora oldu. Bütün bunlarda bir tek ortak nokta oldu 'hep gerçek olmam'
Ben ne sizi kandırmaya çalıştım. Ne de olmamışı oldurmaya çalıştım.
Bazen bu kadar düzlük, doğruluk değer görmedi ama ben yine dönmedim yolumdan.
Nefes bir yandan beni çekiştirirken bu satırları yazmak kolay olmuyor :) kafamı da toparlayamıyorum. Ama siz anlarsınız beni.
Tek paylaşımla gönlünüzü çalamam belki ama tanısanız siz de seversiniz beni :)
Yol beni çoğalttı
Yol beni eksiltti
Yol aynı yol
Ben aynı ben
Yol arkadaşım aynı yol arkadaşı
Tek fark artık yolda yalnız değilim.
Biri kalbimde, biri kucağımda büyüttüğüm 2 kızımla
Yolun gittiği yere kadar anlatmaya, paylaşmaya devam etmek istiyorum.
Belki nasip olur sizinle de bir yerde kesişir yolumuz.
13 yıldır yol arkadaşım olduğunuz için teşekkür ederim!