30 Mayıs 2013 Perşembe

Japonya'da Tabelalar #15


Eski dosyaları karıştırmaya devam ediyoruz.Bunu da hatırlamadığım bir gezimizde çekmiştim.Tuvalet kapısına asmışlardı.
Kırmızı kısımda düşürdüğün,unuttuğun bir şey var mı yazıyor.

Ve çizimde klozet diyor ki:Düşürdüğün,unuttuğun bir şey var mı?

Her şeyleri konuşturmaya bayılıyorlar :) Bunu seviyorum açıkçası.


Japonya'da Tabelalar yazıları için buraya tık tık

Kendi Kutup Yıldızını Bul


Aslında bu kitap ablamın.Ekim ayında Japonya'ya gelirken yanında getirmiş ve bana bırakmıştı.O zamandan beri okuyorum yani.
Tavuk Suyuna Çorba kitapları serilerini bilenler varsa bu kitap da onlar gibiydi.Birçok yerde karşılaşabileceğiniz ya da karşılaşmış olduğunuz yazıların derlemesi.
İçerisindeki birçok hikayeyi zaten biliyordum ama hatırlamanın bir zararı olmaz dedim ve tekrar okudum.
Kendinizi motive etmek için ve biraz da olsa hayat görüşünüzü genişletmek için okunabilir.
Kısa öyküler ve özlü sözlerden oluştuğu için devam sorunu yok.İstediğiniz zaman açıp okuyabilirsiniz yani.

İyi okumalar!

Japonya'da Tabelalar #14



Aaa benim bir Japonya'da tabelalar serim vardı.Herkesle unutmuş :) Kimseler hatırlamıyor mu ya?Aslında ben de unutmuştum.Az önce fotoğraflarımın arasında bu dosyaya rastlayana kadar :)

Ne dersiniz devam edelim mi bu seriye?

Otobanda Miyoshi şehrinin tabelası.Sanırım mandalin,üzüm ve cennet elması ile meşhur bir şehir burası.

Japonya'da Tabelalar yazıları için buraya tık tık

29 Mayıs 2013 Çarşamba

Mayıs Favorileri (Kozmetik Dışı)


Bu ay (sanırım) ilk defa kozmetik dışı favoriler videosu çektim.

Bu ay favorilerimden biri Okan Bayülgen'in sesli kitaplarını dinlemek oldu.Bulaşık yıkarken,yolda yürürken Okan Bayülgen ile olmak bana çok iyi geldi.

Herkes kitapları nereden indirdiğimi soruyor.Toplu cevap olsun diye buraya yazıyorum.

Okan Bayülgen'in kendi sitesindeki forum kısmında ilk 2 kitabı ekleyen biri olmuş.Linki burada.Tık tık  Ne yazık ki 3. kitabı ekleyen yok.Bulan olursa bana da haber verirse sevinirim.

Favori videomu izlemeyi unutmayın :)


28 Mayıs 2013 Salı

Mutfakta Neler Var? #18

 Ne yazık ki çok çay ya da kahve seven biri değilim.Bu sebeple evimize sadece poşet çay alıyoruz.Böylece kahvaltıdan kahvaltıya birer bardak içiyoruz Yoshi ile.Geçenlerde çayımız bitince markete gittik.Sürekli aldığımız markadan yoktu.Biz de bu markayı deneyelim dedik hem daha ucuz.
 Eve gelip paketi açtığımda beni böyle bir manzara karşıladı.
Çayları 5'li olarak ayrı paketlemişler.Bu uygulama çok hoşuma gitti.Çünkü Japonya bir ada ülkesi olduğu için aşırı nemli oluyor.Özellikle bu yaz aylarında fenalık geçiriyor insan.2 sene önce Türkiye'den getirdiğim bitki çaylarım nemden böceklenmiş ve bütün evi sarmıştı.Özellikle tam kapalı olmayan bitki çayları nemli havada tam bir böcek bombasına dönüşüyor.Bu sebeple bu uygulamaya bayıldım.

Japon inceliğini seviyorum demiştim değil mi?

Bu bağlantıya tıklayarak diğer Mutfakta Neler Var yazılarıma gidebilirsiniz.

Sergül ve Japonya


Bu bir iç dökme yazısı olacak.Nerede bitecek,ne çıkacak inanın ben de bilmiyorum.

Yazılarımda Japonya'yı okuyorsunuz hatta benim Japonya'mı okuyorsunuz.Japonya ile aramda aşk-nefret ilişkisi var.
Ya da şöyle söyliyeyim Japonya'yı seviyorum ama Japonları ne yazık ki çok sevmiyorum.
Bunları burada böyle yazınca açık açık çünkü ben sahte olamıyorum ee o zaman neden oradasın diyorlar hemen.

Japonya hakkında bir sürü forum ve site var.Genelde iyi yönleri ya da turistik bilgileri bulabilirsiniz.Ben daha çok buradaki yaşamı aktarmaya çalışıyorum.Çünkü bu açıdan yeterince bilgi yok diye düşünüyorum.

Bir de neden bilmiyorum ama kendimde bir sorumluluk hissediyorum.Bu ülke çok iyi,aman her şey çok güzel,hayat çok kolay dersem (ki değil) bunu okuyup buraya gelen biri hayal kırıklığına uğramasın.

Gerçekler her zaman güzel olmak zorunda değil.Ve bunlar sadece benim tecrübelerim değil.Yani hep duyduğum şey!Hayatındaki her şeyi yazıyorsun,anlatıyorsun.Hayır benim hayatım bu blogdan ibaret değil.Hayır hakkımdaki her şeyi bilmiyorsunuz.Hayır ben mükemmel biri değilim.Hayır ben çok zengin biri değilim.Hayır ben çok iyi biri değilim.Hayır ben sinirleri alınmış biri de değilim.

Daha önce de demiştim bu blogdan ibaret olmadığım gibi bu blogdakinden farklı da değilim.

Beni genelde yaşı küçükler okuyor.Ve öyle mailler alıyorum ki.Bazı yazıları onlara cevaben yazıyorum.Kimseyi kırmadan ama kimseye de umut vermeden bir orta yol bulmaya çalışıyorum.

Sergül abla ben de senin gibi Japonla evlenip,Japonya'ya gelip kırtasiye alışverişi yapmak istiyorum diyen kaç mail aldım biliyor musunuz :)

Hayır hayat ya da evlilik bu değil.Eş ya da ülke böyle seçilmez.

Birçok kişi anime sevdiği için buraya ilgi duyuyor.Bir gün Japonya'ya gideceğim orada İngilizce öğretmenliği yaparım,olmadı part time iş bulurum olmadı manga çizeri olurum kafasında bir çoğu.

Hayır hayal böyle kurulmaz.Hayır Japonya'da işler böyle yürümez diye yazdığımda ya da söylediğimde.Araya bir de birkaç isyan sokuşturduğumda.
Sen Japonya'yı sevmiyorsun ya da sen beceremedin diye kimse beceremeyecek değil ya kafasında olanlar da var.
Öncelikle Japonya benim babamın malı değil.Buyrun gelin!Ama ne kadar hazırlıklı,ne kadar donanımlı o kadar az hayal kırıklığı düşüncesindeyim.

Ben Yoshi'yi çok sevmesem bu ülkede durmaz ya da yaşamazdım.Japonlar yalnız olduğu için buraya gelen insanları da yalnızlaştırıyorlar.Bu sadece benim için geçerli değil.Bütün insanlar yalnız.Garip bir yarış ve sahtelik var burada.

Yoshi'nin bütün iyi arkadaşları sadece cep telefonu değiştirecekleri zaman arıyorlar.Ve bunlar 20-30 yıllık dostları.Dikkat edin dost diyorum.

Aileler için de aynı şey geçerli.Yoshi ve ailesi ayda yılda bir görüşür.Hatta şöyle diyeyim köpeği Neo orada olmasa 2-3 ayda bir görüşecek belki de.Bu bize özgü bir durum değil.Bu ülkede insanlar evlerinde yalnız ölüp kokudan bulunuyorlar.Ve bu çok büyük bir oran (bize göre)

Hem bu kadar başkası için yaşayıp hem bu kadar nasıl yalnız olabiliyorlar ben anlamıyorum.Marka bağımlılığı aşırı derecede var.Ve bu onlarda hastalık.Çoğu günlerini aç geçirirken kolunda Chanel ile gezince sorunu bitiyor.Ya da elindeki tüm parasını iyi bir arabaya yatırıp,virane bir evde yaşayabiliyor.Çünkü evine ne kız arkadaşı ne de normal arkadaşı gelmiyor.

Hepsi mi kötü!Hayır... ama bunlar azımsanacak oranlar değiller.

Bir de Japonlar aşırı ama aşırı menfaatçi.Sende bir menfaati yoksa o çok samimi olduğun adam bir anda buz kesilebiliyor.Ve bunu algılayabilmen ve sindirebilmen çok zor.

Yurt dışında gezerken gördüğünüz Japonlar çok iyi,güleryüzlü olurlar.Ya da buraya geldiğinizde (gezmeye) bir yerlerde karşılaştığınızda yine çok iyidirler.Hele de işin içinde alkol varsa ohoo çok hoş sohbetlerdir.

Ama iş birlikte çalışmaya,komşu olmaya,arkadaşlığa gelince o Japon gider başka bir Japon gelir.

Bu ülkedeki intihar olaylarının oranını bir araştırın.Bunların büyük yüzdesi 'ijime' yüzünden.

İjime'nin tam karşılığını bilmiyorum ama dışlanmak diye çevirebilirim.

İş yerinde,okulda ijime yüzünden insanlar hatta çocuklar intihar ediyorlar.Ve bu hakaretler bizdeki gibi hafif şeyler değil.Ve neyin ijime konusu olacağı da belli değil.Okulda azıcık popüler olan çocuk gözüne kestirdiği bir çocuğa bir lakap takıyor mesela ve bu onunla ölene kadar kalıyor.

Bu ülkede hizmet sektörüne bayılıyorum ama genelde çalışanlar olarak durum pek hoş değil.Her gün toplantılar yapıp hiçbir şey yapmazlar.

Yani bu ülkede müşteri olmak süper ama çalışan olmak çok zor.Mesela Türkçe öğretmenliğine başladım biliyorsunuz.Dersim bittikten sonra bir sürü rapor yazmam gerekiyor.Ve bu kısımda maaş yok.Okula geldiğimde giriş kartı,çıkarken de çıkış kartına basmak zorundayım.Bir de bunları bir kağıda yazmak zorundayım.Bir de zaten bu işi yapan bir çalışan var.Her defasında yol parasını yazmak zorundayım.Her defasında aynı ücreti yazdığım halde gibi.

Japonlar çok zeki ama ne yazık ki pratik zeka yok.Bizimki gibi çalışmıyor beyinleri.Ve pratik bir çözüm söylediğinizde önce 10 dakika düşünüp sonra panik oluyorlar.

Bütün bunlara rağmen Japonya'yı seviyorum ama Japonlardan ümidimi kesmiş durumdayım.Çok şükür Yoshi bu tarz bir Japon değildi.Ve yıllar içerisinde benimle birlikte onun da Japonlara bakış açısı değişti.Anneler gününde benim annemi,ananemi,teyzemi aramak için heyecan duyarken kendi annesini benim ısrarlarıma rağmen aramadı.Bu annesini sevmediği anlamına gelmez ama bir şeylerin farklı olduğunu anlatır umarım size.

Ben ne Japonya düşmanıyım ne de Japonya aşığı!
Ayrıca Türkiye'nin de iyisi ve kötüsünü biliyorum.Ne zaman burası ile ilgili kötü bir şey yazsam Türkiye'de yok sanki tarzında mailler alıyorum da.

Bu yüzden iki tarafı da kör gözle ne övüyorum ne de kötülüyorum.Sadece özellikle gençlerin gözlerini bir parça açabilirsem ne mutlu bana.

Sonuç olarak Japonya kesinlikle gelinmesi,görülmesi gereken bir ülke.Ama yaşamak için çok iyi araştırmalar yapılmalı.Animeler,Türkiye'de yolda karşılaştığınız güleryüzlü Japonlar burada yaşamak için yeterli bir sebep değil bence :)

Allah herkesi iyilerle karşılaştırsın.Japonun da Türkün de!
Amin!



27 Mayıs 2013 Pazartesi

İnstagram ile Pazartesi #95

instagram kullanıcı adım:serrose
Yoshi'nin kullanıcı adı:yoshijaponbalik
Ablamın kullanıcı adı:sermoon09
instagram artık web üzerinden de bakılabilir oldu.Beni instagramda takip etmek isterseniz buyrun bu linke.

Bakalım neler olmuş geçen hafta.

 Okuduğum kitapta yaşlılık bölümüne girmeden önce bu alıntı vardı.Bana zor geldi bu sorunun cevabı!
Siz kaç yaşında olurdunuz?
 Yukarıdaki alıntı bu kitaptan.Ben kitap okurken hadi bitir de yatalım diyen biri olur hep yanımda.
 Yoooo ben öyle bir şey yapmam ki bakışı atsa da inanmayın siz ona :)
 Yoshi'nin izinli olduğu bir gün Starbucks keyfi :)Oradaaa bir Japon var uzaktaaaaa :)
 17-20 Mayıs arası Eon alışveriş merkezlerinde Türk festivali yapıldı.Biz o günlerde gidemedik ama kalan ürünlerden biraz satın aldık.Payıma düşenler bunlar oldu.
 Yine bir gece ben!Okuma hallerim.
 Bu fotoğraf dünden.Acımasız Karamel erkenden uyandırdı beni ağlamalarıyla.Sahte sahte ağlama sesi yapıyor diyelim.Bu bir taktik onun için.Biz uyurken bizi uyandırıp sonra kendisi hor hor uyuyor.Dün yine yedim bu numarayı.
Yataktan sürüklenerek kalktıktan sonra evde ekmek olmadığı geldi aklıma.
 Bisikletime atlayıp ekmek almaya gittim.
 Ve mutlu son!Bütün yalnız kahvaltı edenlere adadım bugünü!
Ve uzun zamandır Sushi yememiştik.Dün gece gittik.Ara sıra gidince lezzetli oluyor bence :)

İşte böyle geçmiş bir hafta.


Daha fazla fotoğraf için tumblr'e buyrun 

26 Mayıs 2013 Pazar

Bahçecilik

 Sonunda sürekli ertelediğimiz bir şeyler yetiştirme planımızı gerçekleştirdik.En azından bir adım attık.Geçenlerde bu hazır satılan yeşilliklerden aldık.
Ben İtalyan maydanozu,Yoshi ise kişniş aldı.Japonya'da bizim maydanoz İtalyan maydanozu diye geçiyor ve çok pahalı.2-3 dalı dikkat bağ demiyorum dal diyorum 2,5 lira civarından başlıyor.Bu yüzden Japonya'da maydanoz çok satın aldığım bir şey değil.

 Umarım bereketli olur :D Bir güzel yeriz taze taze.
 Paketin içerisinden sıkılaştırılmış toprak,tohum ve kullanma kılavuzu çıkıyor.Su eklediğinizde toprak kocaman oluyor.Bu işlemi yaklaşık 10 gün önce yaptık.Kişnişlerimiz filizlendi bile.
Aynı gün Yoshi bahçe temizliği de yaptı.Bizden önceki sahipleri bahçe ile çok ilgiliymiş bu sebeple bereketli bir toprağı var.Biz henüz değerlendirmedik ama en kısa zamanda inşallah.
Bir de güzel bir sürpriz oldu bize.
Yoshi'nin de benim de en sevdiğimiz çiçektir ortanca.Bu da büyük tesadüftür.Bahçedeki otları temizlerken bunun ortanca olabileceğini düşünmüş.İnternetten araştırdık ve bingooo bahçemizde ortanca var.
Üstelik o gün çiçekçiden az kalsın ortanca satın alıyorduk.İyi ki almamışız.
Bakalım ne renk çıkacak.

Açmış halini de paylaşırım ilerleyen günlerde.

Sizin en sevdiğiniz çiçek ne? Ben adımdan dolayı gülü de seviyorum :)

Ruh ikizimi buldum

 Geçen hafta Türkçe dersine giderken bu arkadaş bir anda önümde belirdi.Sırt çantasını takmış tıngır mıngır yürüyordu.
Sonra bir anda gözüm sağ tarafa çarptı.
Bu arkadaş 3 adet Zebra Sarasa'yı takmış yan cebe :) Ahh dedim ruh ikizim :) Derken hızlı hızlı yürüdü ve gözden kayboldu.
Bana da arkasından bu satırları yazmak düştü.

Japonya'da kırtasiye önemlidir derken şaka yapmıyordum.

Ne kadar güvenli ülke olursa olsun ben kalemlerimi oraya takıp,öyle yürüyemezdim :) Büyük cesaret!

25 Mayıs 2013 Cumartesi

Japonya`da Mazgallar:Nagoya

Aslında bu yazıda mazgal yok ama başlığa logar kapağı yazmak içimden gelmedi.Mazgal serisi olarak devam edelim :)



Geçenlerde okul çıkışı farklı bir yol kullanmıştık.O gün çektim bu fotoğrafları.Nagoya'nın lçgar kapakları da güzelmiş yahu :) Haberim yoktu bundan hiç.

Japonya'da Mazgallar yazıları için buraya tık tık

24 Mayıs 2013 Cuma

Bu Çantalara Bayıldım

 Bugün  alışveriş merkezine gittim.Ve bu çantaları görünce bayıldım. Cidden düşüp bayıldım :D




Ve hayatımın çantası ile ben :=) Adım Sergül olduğundan bu güllü çanta tam benlik değil mi?

Modanın öncüsü Japonya'dan Serrose bildirdi.

Sizin favoriniz hangisi?

düzeltme:Yanlış anlaşılma olmasın.Çantalar yakından gerçekten çok fenaydı.Hiçbirini beğenmediöm.Ve modelleri görünce şoka girdim :D Çok benlik modeller değildi yani :D

23 Mayıs 2013 Perşembe

Bırakın Okusunlar!







Uzun zamandır bu yazıyı kafamda şekillendirmeye çalışıyorum.Bakalım yazının sonunda ne çıkacak ortaya.

Ayyy kişisel gelişim mi okuyorsun?

Ayy elindeki çok satanlar mı?

Ayy o kadar okuyorsun ama -de leri yanlış yazıyorsun.

Ben asla roman okumam hep araştırma okurum sen de okuma şunları.

Kitaba o kadar para mı verilir?

Kitaplığınızın önüne geçip bunların hepsini okudun mu diye soranları da unutmamak lazım.


Bu cümleleri mutlaka duymuşsunuzdur.Farkındaysanız Türkiye'de kitap okuyanların ya da okumak isteyenlerin üzerinde bir baskı var.Neden?Hayır gerçekten anlamıyorum neden yapılıyor bu.

Kitapçıya giden ve amacı sadece kitap okumak olan kişi o baskıyla belki de istemediği bir kitabı satın almak zorunda kalıyor.Ve böylece kitap okuma macerası başlamadan bitmiş oluyor.

Çok satanlar olmasın,roman olmasın,kişisel gelişim hiç olmasın hmmm ben şu kalın araştırma kitabını alayım hoş durur kitaplıkta mantığına bağlayacak belki de.

Yılda birkaç kere ülkelerin kişi başına düşen kitap okuma sayıları açıklanır.Ve hep Japonya üstlerde çıkar.Sizce neden?
Bence Japonya'da bu baskı yok kimsenin üzerinde.Trende,yolda,restoranda hatta marketlerde ayakta dilediği kitabı okuyabiliyor Japonlar.Kimse onlara ayyy manga mi okuyorsun.Bırak şu çocuk işini elinden demiyor.Ayrıca bu listelere mangalar dahilse Japonlar az bile okuyor sayılmalı.Bir de bence kafada yaratılan Japonlar çok okur imajı ne yazık ki artık pek gerçeği yansıtmıyor.5,5 yılda gözlemlediğim toplu taşıma araçlarında  artık daha az kitap okuyan görüyorum.Toplu taşıma araçlarında okuyan kişilerin ne okuduğuna baktığımda geneli mangadır.İkinci grup ise yabancı dil özellikle İngilizce öğrenme kitapları ve sonrasında da diğerleri diyebilirim.

50 yaşındaki Japon bir adam takım elbisesiyle trende açıp +18 mangasını okuyabilir ve kimse de(kimsenin de) umurunda olmaz.Ama bizde normal birisi eline ne zaman kişisel gelişim kitabı alsa bırak şunu ya ben hiç sevmiyorum bu kitapları muamelesi görür.


Blog yazmaya başladığımdan beri çeşit çeşit yorumlar alıyorum haliyle.Özellikle son zamanlarda fark ettim ki okuduğumuzu anlamıyoruz.Çünkü yeterince okumuyoruz.
Uzun uzun uğraşıp bir blog yazısı hazırlıyorum.Altına cevabı yazıda bulunan bir soru geliyor.Ve benim algılarım yanıyor o noktada.
Son zamanlarda şu tarz yorumlar çoğaldı.Özellikle You Tube videolarımı izleyenler arasında.
'Sergül abla bütün videolarını izledim,sana bayılıyorum.Çok güzel şeyler hepsi.
Abla ya sen Çince'yi nasıl öğrendin?'

'Sergül abla bütün videolarını izledim,sana bayılıyorum.Çok güzel şeyler hepsi.
Çin'de o kalemler ne kadar?'

Gibi..Ben bunlara isyan ettiğimde büyük bir çoğunluk bana katılsa da arada benim artislik yaptığımı,bir yerlerimin kalktığını düşünenler de oluyor.Benim burada kızdığım ya da üzüldüğüm şey ne izlediğini anlamayan bir gençlik geliyor.Yani bu bence basit bir hata değil.Bütün videolarımda ya da çoğunda Japonya,Japonca lafı geçiyor.Bunlara rağmen Çin nasıl sorusu geldiğinde ben çok üzülüyorum.

Kişisel gelişim hakkında da birkaç laf etmek isterim.Bırakın okusun insanlar ya!Nasıl her gün aynı tür filmi,şarkıyı dinleyemeyeceğiniz gibi her gün aynı tür kitabı da okuyamayabilirsiniz.
Hayatınızda zor dönemden geçiyorsunuzdur,belki de etrafta size destek olacak biri yoktur ya da sorununuzu kendi içinizde halletmeye çalışıyorsunuzdur ve bu noktada bununla ilgili bir kitap varsa açın okuyun!

Ben çok kolay bir çocukluk yaşamadım ne yazık ki.Böyle bir psikoloji ile kalkıp Japonya'da hayat kurmak zaman zaman ağır gelebiliyor.Bu noktada konuşabilecek kimse yok.Özellikle Fukuroi'de yaşarken bu duyguyu çok sık yaşıyordum.O anlarda en büyük yardımcım oldu bu tür kitaplar.Evet aralarında çok saçma olanları da var.Ya da normal bir psikoloji ile okuduğunuzda deli saçması diye düşünebilirsiniz.Ama zaten bu kitapların hedefi her şeyi normal olan insanlar değil.Çok güzel ve mutlu bir evliliği olan insanın ilişkinizi nasıl kurtarırsınız adlı bir kitabı ya da yazıyı okuması fenalık geçirmesine sebep olabilir.Tıpkı büyük bir acıdan geçen insanın çiftetelli müziği karşısında fenalık geçireceği gibi.

Ben fena bir kitap okuyucusu sayılmam.Bunun en büyük sebebi bu yolun en başında insanların ne okuduğuma müdahale etmesine izin vermememdir.

Canımın istediğini okurum.Çünkü kitap okumak başkaları için yapılan bir şey değildir.Okursan da kendine okumazsan da.Ve her zaman dediğim gibi her kitabın bir mesajı vardır ama o mesaj sana mıdır belli olmaz.

Özetle bırakın okusunlar!Kitap okumaktan kimseye zarar gelmez.Herkes ihtiyacı olan türde kitaplar okusun.Herkes sadece edebiyat okusaydı çok sıkıcı olabilirdi bu dünya :)

Umarım başkaları ne der baskısından en kısa zamanda kurtulabilirsiniz.

İyi okumalar :)


22 Mayıs 2013 Çarşamba

Beş Parasızdım ve Kadın Çok Güzeldi


Bu kitabın varlığından hiç haberim yoktu.Bir gün Aylin'in fotoğraflarında görene kadar.Kitap nasıl diye sorduğumda bana yollamayı teklif etti.Bu duruma çok şaşırdım ve çok da mutlu oldum.

Ve sonrasında kitap bana geldi.O dönemde Türkiye'deydim.Yanımda buraya getirdim ve sonunda okuyabildim.
Ben okuyacağım kitabı önceden araştırmayı sevmeyenlerdenim.Yazarı da tanımadığım için ne çıkacağını bilmiyordum açıkçası.
Kitap önceleri bana biraz durgun gelse de sonra fena sardı.Karakterler ne yapacaklar,ne olacak diye  düşündüm durdum.
2 gece önce de bitirdim.Biraz çabuk bir son oldu gibi geldi bana.Ama zaten sevdiğim kitapların hiçbirinin sonu mutlu etmez beni genelde.Bittikleri için olsa gerek :)

Sonuç olarak bu kitabı tavsiye edebilirim.Güzel bir hikaye olduğunu düşünüyorum.

Ve beni bu yazarla tanıştıran Aylin'e bir kere daha teşekkür ediyorum.
Aylin'i çektiği süperötesi fotoğraflardan tanıyorsunuzdur belki de.

Danke Schön Aylin :D

Aylin Çifçi Fotoğraf Çekmecesi bloğu için buraya tık tık

Fotoğraf Çekmecesi Facebook sayfası için buraya tık tık


Okuduğum kitaplar etiketindeki diğer yazılarım için buraya tık tık

21 Mayıs 2013 Salı

Mutfakta Neler Var? #17



Soyjoy markasına ait bu ürüne bayılıyorum.Soyjoy ürünleri sağlıklı beslenmeye ve diete yardımcı ürünler yapan bir firma.

Daha öncebaşka ürünlerini denemiş ve pek sevmemiştim.Geçenlerde okul çıkışı Sakae'de yürürken yeni çıkan bu üründen vermişlerdi bize.
Biraz korka korka olsa da aldım,çantama attım.

Bu fıstıklı olan seri yeni çıktı.2-3 gün önce televizyonda anlatılıyordu.Soyjoy markası dünyada 11 ülkede satıştaymış.Ana maddesi soya fasülyesi.Amerika'da yıllık soya fasülyesi tüketimi kişi başına 40 gram iken,bu miktar Japonya'da günlük tüketilenden daha azmış.

Bildiklerim bu kadar.

Şimdi gelelim bu süper lezzete.Ben bayıldım,bayıldım,bayıldım.Biraz sert ama ağızda dağılan bir kek hayal edin,sonra o kekin içine fıstıklar ekleyin.Sonra bir ısırık aldığınızda kekten tam kıvamında,sizi baymayan bir fıstık ezmesi tadı aldığınızı hayal edin.Hah işte böyle bir ürün :D
Resmen kıvranıyorum bunları yazarken.

Yani bol bol yiyeceğimi düşündüğüm bir ürün oldu kendisi :D

Bu bağlantıya tıklayarak diğer Mutfakta Neler Var yazılarıma gidebilirsiniz.

Japon Arkadaşa Cevap


Öncelikle Japon arkadaş konuşsun.

Bir Japon, İstanbul’da geçirdiği bir haftanın sonunda Türkler hakkındaki fikri sorulduğunda şunları söylüyor :

Türklerin evine gittiğinizde, tanımasalar da buyur ediyorlar.

Siz oturmadan kimse oturmuyor.

Siz sofraya geçmeden kimse geçmiyor. En iyi yere sizi oturtuyorlar.

Siz yemeğe başlamadan kimse başlamıyor. Zorla her yemekten tattırıyorlar.

Siz kalkmadan kimse, evin çocuğu bile sofradan kalkmıyor.

Cay, kahve, meyve, ikram bitmiyor.

Herkes sizi rahat ettirmek için uğraşıyor.

Kumandayı elinize veriyorlar. Sırtınıza, altınıza yastık konuyor. Yorgunluktan ölseler bile siz kalkmadan kimse gidip yatmıyor.

Gitmeye yeltendiğinizde bu kez bırakmıyorlar. Yataklarını veriyorlar, kendileri kanepede, koltukta yatıyor.

Sonra evden çıkıyorsunuz ayni adamlar 180 derece değişiveriyor.

Herkes arabasını üstünüze sürüyor.

Arabanın burnunu çıkarmazsanız kimse yol vermiyor.
Kornalar, küfürler. Şerit değiştirmek bile mümkün değil.

Yayaysanız ışık olmayan bir geçitten mümkünü yok gecemizsiniz.

Evde öyle, arabada böyle, nasıl oluyor? Bu isi çözemedim…


------------------------------------------------------

Bu yazı Facebook'ta ortaya çıktığından beri herkes benim fikrimi soruyor.Ben de Japon arkadaşa cevap vereyim istedim.

Sen 1 haftada bizi anlayamamışsın ben 5,5 yıldır sizi anlayamıyorum.Üstelik burada misafir de değilim.
Bak benim başıma neler geldi ve ben nasıl ikilemlere düştüm.

Japonlar Türklere en yakın ırk diye bilinirler,geldim gördüm ki alakamız yokmuş.

Bizde misafir hemen eve davet edilir,eldeki avuçtaki her şeyi ortaya dökülür ve ona ikram edilir.
Sizde kimse eve davet edilmez,edilse bile sanki ansızın gitmiş muamelesi görür.

Bizde herkes içinde geldiği için gülümser,sizde kural olduğu için gülümser.

Bizde herkes kalbindekini diline döker,sizde herkes arkanızdan konuşur.

Bizde kimse yol vermez,sizde kimse yardım etmez.

Bizde herkes özellikle yabancıya elinden geleni yapar.
Sizde herkes Japonlar utangaçtır der kaçar.

Bizde herkes dil bilmese de anlamaya çalışır.
Sizde herkes anlamıyorum der kaçışır.

Bizde kimse çekingenlik yapmamaya çalışır.
Sizde herkes utangacım yalanına sığınır.

Bizde kimse yabancıyı pratik yapmak için kullanmaz.
Sizde herkes yabancı=pratik olarak görür.

Bizde kimse yalnızlıktan ölmez.
Sizde ölüler ya kokudan ya da dolu posta kutusundan bulunur.

Ve bu liste uzar gider...

Japon arkadaşım...

Sizin de, bizim de iyimiz de var kötümüz de.

Bir haftada bir hükme varmak doğru değil.
Ben nasıl genelleyip seni kötü anlattıysam sen de benim ülkemde aynı şeyi yapmışsın.

Her ülkenin iyisi de kendine kötüsü de.

Gel sen bizi böyle kabul et!

Fikrim budur yani arkadaşlar.


20 Mayıs 2013 Pazartesi

İnstagram ile Pazartesi #94

instagram kullanıcı adım:serrose
Yoshi'nin kullanıcı adı:yoshijaponbalik
Ablamın kullanıcı adı:sermoon09
instagram artık web üzerinden de bakılabilir oldu.Beni instagramda takip etmek isterseniz buyrun bu linke.

Bakalım neler olmuş geçen hafta.


 Ah hala aklımda bu fotoğrafı çektiğim an.Hayatımda en çok acı çektiğim anlardan biriydi.Ne iğrenç sesli bir filmdi o anlatamam.Zaten bu fotoğraftan sonra yukarıya kaçtım.
 Neo(Yoshi'nin köpeği) benim alerjim yüzünden annelerin evinde kalıyor.Geçenlerde kulağında bezeler çıkmıştı.Kontrol ettirdiğimizde kanserli bulunmuşlardı.Geçen hafta ameliyat oldu ve bugün şükür iyi.Tabii ki tekrar etme riski varmış.
 Neo'yu hastanede beklerken okuma halleri.
 Ahh bilemezsiniz bu anı ne kadar çok bekledim.Sevgili Isranur ve ablam en acilinden yolladılar bisküvimi.Kızlar kesenize bereket çoook teşekkür ederim.
Tabii ablamın paketini Nagoya'ya kadar taşıyan Ozan'a da teşekkür ederim.
 Bakınız sevgi arsızı :) Bütün bu suratla sevdirdi kendini.
 Yine hastanede bir bekleme hali.Bu sefer hasta olan bendim.Geçmek bilmeyen kuru öksürüğüm için gittik.Bir torba ilaç verdiler yine.

 İlaçları alabilmem için kahvaltı etmem gerekiyordu.Bu yüzden hazırladığım kahvaltım.
Ve ne zaman hüzünlensem (sebepli ya da sebepsiz) sığındığım şeyler kalemlerim ve defterlerim.Yine böyle bir dönemdi.


İşte böyle geçmiş bir hafta

Bugün kanji testi var.Şans dileyin bana.


Daha fazla fotoğraf için tumblr'e buyrun 

19 Mayıs 2013 Pazar

Mutfakta Neler Var? #16

 Bugün mutfakta tiramisu var.Türkiye'de yaşarken çok tiramisu seven biri değildim açıkçası.Hatta belki 22 yaşıma kadar 5 taneyi geçmemiştir yediğim tiramisu sayısı.
Buraya geldikten hemen sonra da yemedim.Bir gün Yoshi kendine tiramisu satın alınca ondan denemiştim.Sonrasında çok sevdim.Ama buradaki tiramisu Türkiye'deki ile çok farklı lezzette.Daha hafif ve kahve tadı daha az.
Bu görünen de kreması bol tiramisu.Çok hafif ve güzel bir tadı vardı.
Bir gün yolunuz Japonya'ya düşerse konbinilerdeki tiramisuları deneyin derim ben.

Bu bağlantıya tıklayarak diğer Mutfakta Neler Var yazılarıma gidebilirsiniz.

Ne Zaman Kedere Boğulsam



Ne zaman kedere boğulsam sebepli ya da sebepsiz içimde bu şarkı çalmaya başlar.

Onur Akın duyulur içimin kıyılarında...

Bugün kederliyim, beterim bugün 
Sesime ses değse çığlık oluyor 
Üşüyor toprak, taşlar üşüyor 
Vuslatı yakın eden yollar üşüyor 



18 Mayıs 2013 Cumartesi

Kanjiler Hakkında Bilgi




Kanjiler herkesin hatta Japonların bile korkulu rüyası ne yazık ki.Zaman zaman bu konuda sorular alıyorum.Onlara toplu cevap olması amacıyla bir video çektim.
İyi seyirler

Videoda gösterdiğim kağıtların kaynakları google görseller.