Düşünmeden, taşınmadan, plan yapmadan sürpriz bir şekilde hamile kaldım.
Hamile olduğumu öğrendiğim andan itibaren başladı benim için zorluklar.
Fiziksel olarak harika bir gebelik yaşasam da işin psikolojik kısmı çok zorladı beni.
Kıpırdadı mı, kıpırdamadı mı en basit soruydu kafamdaki diyeyim siz anlayın.
40 +2 oldu ve hala gelesi yoktu bizim kızım.
Sanırım benim sancı üretmeyen ya da sancıyı anlamayan bir bünyem var.
Gece 2'de herkes yattığında karnım gerilmeye ve bir şeyler olmaya başladı.
Herkesin dediği gibi bel ağrısı, karın ağrısı, adet sancısı ya da ishalmişim gibi bir hal değil de bir şeyler farklı hissi oldu bende.
Saat 3 olduğunda artık dayanamayıp Yoshi'yi uyandırdım.
Sanırım bu sancı diye.
Hemen giyinip oturma odasına indik, annemleri uyandırdık.
Ben ne olduğunu algılayamadığım için anlatamıyordum da.
Annem ve Yoshi de buna yorum yapamıyordu ne yazık ki.
Sonra telefondan sancı aralıklarını ölçtük.
Emin olmamakla beraber 5-6 dakika çıkıyordu.
Hastaneyi aradık ve hemen gelmemizi söylediler.
Ben gülerek gittim hastaneye, ağrılı, sancılı ama gülerek.
Gülmenin salgıladığı hormon sebebi ile daha kolay bir doğum olsun diye sırıtıyordum sürekli.
Ben sırıttıkça annem ve Yoshi de sırıtıyordu.
Hemen sancı odasına alındım, Nst'ye bağlandım.
Doğal sancılarla doğum sürecim başlamıştı.
Ben hala sırıtıyordum.
Saatler 8'i gösterdiğinde ben artık yorulmuş, kafama binbir düşünce doluşmuş ve karamsarlamıştım.
Zaten bir ilerleme de olmuyordu.
Bu süreci böyle uzatmak bebeğe iyi gelmeyeceği için suni sancı vermeye karar verdiler.
Hem doğal sancı, hem suni sancı ile yeni bir süreç başlatıldı.
Veee olanlar oldu.
Serum takıldıktan sonra ben kendimi psikolojik anlamda kaybettim.
Hani durmadan, düşünmeden beni vurdukları konu var ya.
Hani benim unuttuğumu, umursamadığımı ya da abarttığımı düşündüğünüz şey!
İşte o beni aldı, yerden yere vurdu.
Şöyle ki Efsun, onu doğuruşum, onu kaybedişim, bu bebeğe de bir şey olacak, olabilir, olmasın
yerine ben öleyim duygusu beni aldı, parça parça parçaladı.
ne kadar olduğunu bilmediğim bir süre bağıra bağıra, hıçkıra hıçkıra ağladım.
Sonrasında ise beynimin, düşüncelerimin kontrolünü kaybettim.
Ben öleceğim, kalbim duracak, nefes alamıyorum
beni kesin, bebeği alın diye feryat ettim.
Herkes durumumu bildiği için beni sakinleştirmeye çalışsalar da ben odadan bile çıktım.
Koridorda yardım edin lütfen, ben öleceğim bana inanmıyorlar diye feryat ediyordum.
Tabii zihinsel durumum böyle olunca, sancılarla savaşacak gücüm olmadı.
Beynimin çok az bir yüzdesi Sergül topla kendini diye cılız bir sesle bana seslense de, ben korkularıma teslim olmuştum.
Tabii arada bağıra çağıra sancılara da teslim oluyordum.
Derken beni doğum odasına aldılar.
Orada da 1:30 saat boyunca Japonca bağırdım.
Yapamıyorum
Acıyor
Olmuyor
Yapamıyorum
Olmuyor
Acıyor diye
Birbuçuk saat bağırmışım.
En son çığlığım ise Türkçe anneee yeterrrr olmuş.
Ve Nefes Aika dünyaya gözlerini açtı.
Bu süreci böyle anlatmak hiç benlik bir şey değil. Benim anlatacağımdan, anlatmak isteyeceğimden fazlası var burada.
Çok fazla detay vermek istemediğim.
Ama anlattım
çünkü ne kadar zor olduğunu bilin istiyorum
benimle aynı süreci yaşamış
kişilere karşı bilerek ya da bilmeyerek acımasız olmayın istiyorum
evladını kaybetmiş biri varsa yanınızda, yörenizde
onun ne düşündüğü
ne yaşadığını
nasıl dayandığını
bilmenize imkan yok!
anlamanıza da imkan yok ki inşallah hiç bilmeyin, hiç anlamayın!
Hadi yenisini yap demek çok kolay
ama o süreci taşımak çok zor
hamileliğinden doğumuna kadar
doğdu bitti mi bitmiyor.
Ben sabaha kadar nöbet tutuyorum başında, uyuyamıyorum.
hıh dese elim ayağım titriyor
geçecek mi bilmiyorum ama
herhangi bir anneden 63646902 kere daha fazla korkuyorum.
sobaya elini değdirmiş bir çocuk, bir daha sobanın yanına gidemez ya
onun gibi düşünün
Yani aslında susun belki de susmak en güzeli.
Ha illa açılacaksa o ağız.
güzel şeyler söyleyin!
En çok ona ihtiyaç var.
Yaparsın, aslansın, kaplansın, geçti, bitti
Her şey çok güzel
gibi
Yeniden anne olmak dünyanın en güzel şeyi inkar edemeyeceğim
Ama kendimi hiç bu kadar kırılgan ve güçsüz hissetmemiştim.
Korkuyorum
Korktuğum için daha da korkuyorum!
Allah'ım diyorum
sen kalbime ferahlık ver!
Bu fotoğrafım ağlatıyor beni.
Yüzüm sanki acının gözle görülür hali gibi!
Bittiği için rahatlamış ama...
Neyse...
Çok şükür bugünüme!
Sanırım benim sancı üretmeyen ya da sancıyı anlamayan bir bünyem var.
Gece 2'de herkes yattığında karnım gerilmeye ve bir şeyler olmaya başladı.
Herkesin dediği gibi bel ağrısı, karın ağrısı, adet sancısı ya da ishalmişim gibi bir hal değil de bir şeyler farklı hissi oldu bende.
Saat 3 olduğunda artık dayanamayıp Yoshi'yi uyandırdım.
Sanırım bu sancı diye.
Hemen giyinip oturma odasına indik, annemleri uyandırdık.
Ben ne olduğunu algılayamadığım için anlatamıyordum da.
Annem ve Yoshi de buna yorum yapamıyordu ne yazık ki.
Sonra telefondan sancı aralıklarını ölçtük.
Emin olmamakla beraber 5-6 dakika çıkıyordu.
Hastaneyi aradık ve hemen gelmemizi söylediler.
Ben gülerek gittim hastaneye, ağrılı, sancılı ama gülerek.
Gülmenin salgıladığı hormon sebebi ile daha kolay bir doğum olsun diye sırıtıyordum sürekli.
Ben sırıttıkça annem ve Yoshi de sırıtıyordu.
Hemen sancı odasına alındım, Nst'ye bağlandım.
Doğal sancılarla doğum sürecim başlamıştı.
Ben hala sırıtıyordum.
Saatler 8'i gösterdiğinde ben artık yorulmuş, kafama binbir düşünce doluşmuş ve karamsarlamıştım.
Zaten bir ilerleme de olmuyordu.
Bu süreci böyle uzatmak bebeğe iyi gelmeyeceği için suni sancı vermeye karar verdiler.
Hem doğal sancı, hem suni sancı ile yeni bir süreç başlatıldı.
Veee olanlar oldu.
Serum takıldıktan sonra ben kendimi psikolojik anlamda kaybettim.
Hani durmadan, düşünmeden beni vurdukları konu var ya.
Hani benim unuttuğumu, umursamadığımı ya da abarttığımı düşündüğünüz şey!
İşte o beni aldı, yerden yere vurdu.
Şöyle ki Efsun, onu doğuruşum, onu kaybedişim, bu bebeğe de bir şey olacak, olabilir, olmasın
yerine ben öleyim duygusu beni aldı, parça parça parçaladı.
ne kadar olduğunu bilmediğim bir süre bağıra bağıra, hıçkıra hıçkıra ağladım.
Sonrasında ise beynimin, düşüncelerimin kontrolünü kaybettim.
Ben öleceğim, kalbim duracak, nefes alamıyorum
beni kesin, bebeği alın diye feryat ettim.
Herkes durumumu bildiği için beni sakinleştirmeye çalışsalar da ben odadan bile çıktım.
Koridorda yardım edin lütfen, ben öleceğim bana inanmıyorlar diye feryat ediyordum.
Tabii zihinsel durumum böyle olunca, sancılarla savaşacak gücüm olmadı.
Beynimin çok az bir yüzdesi Sergül topla kendini diye cılız bir sesle bana seslense de, ben korkularıma teslim olmuştum.
Tabii arada bağıra çağıra sancılara da teslim oluyordum.
Derken beni doğum odasına aldılar.
Orada da 1:30 saat boyunca Japonca bağırdım.
Yapamıyorum
Acıyor
Olmuyor
Yapamıyorum
Olmuyor
Acıyor diye
Birbuçuk saat bağırmışım.
En son çığlığım ise Türkçe anneee yeterrrr olmuş.
Ve Nefes Aika dünyaya gözlerini açtı.
Bu süreci böyle anlatmak hiç benlik bir şey değil. Benim anlatacağımdan, anlatmak isteyeceğimden fazlası var burada.
Çok fazla detay vermek istemediğim.
Ama anlattım
çünkü ne kadar zor olduğunu bilin istiyorum
benimle aynı süreci yaşamış
kişilere karşı bilerek ya da bilmeyerek acımasız olmayın istiyorum
evladını kaybetmiş biri varsa yanınızda, yörenizde
onun ne düşündüğü
ne yaşadığını
nasıl dayandığını
bilmenize imkan yok!
anlamanıza da imkan yok ki inşallah hiç bilmeyin, hiç anlamayın!
Hadi yenisini yap demek çok kolay
ama o süreci taşımak çok zor
hamileliğinden doğumuna kadar
doğdu bitti mi bitmiyor.
Ben sabaha kadar nöbet tutuyorum başında, uyuyamıyorum.
hıh dese elim ayağım titriyor
geçecek mi bilmiyorum ama
herhangi bir anneden 63646902 kere daha fazla korkuyorum.
sobaya elini değdirmiş bir çocuk, bir daha sobanın yanına gidemez ya
onun gibi düşünün
Yani aslında susun belki de susmak en güzeli.
Ha illa açılacaksa o ağız.
güzel şeyler söyleyin!
En çok ona ihtiyaç var.
Yaparsın, aslansın, kaplansın, geçti, bitti
Her şey çok güzel
gibi
Yeniden anne olmak dünyanın en güzel şeyi inkar edemeyeceğim
Ama kendimi hiç bu kadar kırılgan ve güçsüz hissetmemiştim.
Korkuyorum
Korktuğum için daha da korkuyorum!
Allah'ım diyorum
sen kalbime ferahlık ver!
Bu fotoğrafım ağlatıyor beni.
Yüzüm sanki acının gözle görülür hali gibi!
Bittiği için rahatlamış ama...
Neyse...
Çok şükür bugünüme!