26 Eylül 2018 Çarşamba

Yeniden Anne Olmak



Düşünmeden, taşınmadan, plan yapmadan sürpriz bir şekilde hamile kaldım.

Hamile olduğumu öğrendiğim andan itibaren başladı benim için zorluklar.

Fiziksel olarak harika bir gebelik yaşasam da işin psikolojik kısmı çok zorladı beni.

Kıpırdadı mı, kıpırdamadı mı en basit soruydu kafamdaki diyeyim siz anlayın.

40 +2  oldu ve hala gelesi yoktu bizim kızım.
Sanırım benim sancı üretmeyen ya da sancıyı anlamayan bir bünyem var.

Gece 2'de herkes yattığında karnım gerilmeye ve bir şeyler olmaya başladı.
Herkesin dediği gibi bel ağrısı, karın ağrısı, adet sancısı ya da ishalmişim gibi bir hal değil de bir şeyler farklı hissi oldu bende.

Saat 3 olduğunda artık dayanamayıp Yoshi'yi uyandırdım.
Sanırım bu sancı diye.
Hemen giyinip oturma odasına indik, annemleri uyandırdık.

Ben ne olduğunu algılayamadığım için anlatamıyordum da.
Annem ve Yoshi de buna yorum yapamıyordu ne yazık ki.
Sonra telefondan sancı aralıklarını ölçtük.
Emin olmamakla beraber 5-6 dakika çıkıyordu.
Hastaneyi aradık ve hemen gelmemizi söylediler.

Ben gülerek gittim hastaneye, ağrılı, sancılı ama gülerek.
Gülmenin salgıladığı hormon sebebi ile daha kolay bir doğum olsun diye sırıtıyordum sürekli.
Ben sırıttıkça annem ve Yoshi de sırıtıyordu.
Hemen sancı odasına alındım, Nst'ye bağlandım.
Doğal sancılarla doğum sürecim başlamıştı.
Ben hala sırıtıyordum.
Saatler 8'i gösterdiğinde ben artık yorulmuş, kafama binbir düşünce doluşmuş ve karamsarlamıştım.
Zaten bir ilerleme de olmuyordu.
Bu süreci böyle uzatmak bebeğe iyi gelmeyeceği için suni sancı vermeye karar verdiler.
Hem doğal sancı, hem suni sancı ile yeni bir süreç başlatıldı.

Veee olanlar oldu.
Serum takıldıktan sonra ben kendimi psikolojik anlamda kaybettim.
Hani durmadan, düşünmeden beni vurdukları konu var ya.
Hani benim unuttuğumu, umursamadığımı ya da abarttığımı düşündüğünüz şey!

İşte o beni aldı, yerden yere vurdu.

Şöyle ki Efsun, onu doğuruşum, onu kaybedişim, bu bebeğe de bir şey olacak, olabilir, olmasın
yerine ben öleyim duygusu beni aldı, parça parça parçaladı.

ne kadar olduğunu bilmediğim bir süre bağıra bağıra, hıçkıra hıçkıra ağladım.
Sonrasında ise beynimin, düşüncelerimin kontrolünü kaybettim.
Ben öleceğim, kalbim duracak, nefes alamıyorum
beni kesin, bebeği alın diye feryat ettim.
Herkes durumumu bildiği için beni sakinleştirmeye çalışsalar da ben odadan bile çıktım.
Koridorda yardım edin lütfen, ben öleceğim bana inanmıyorlar diye feryat ediyordum.

Tabii zihinsel durumum böyle olunca, sancılarla savaşacak gücüm olmadı.
Beynimin çok az bir yüzdesi Sergül topla kendini diye cılız bir sesle bana seslense de, ben korkularıma teslim olmuştum.

Tabii arada bağıra çağıra sancılara da teslim oluyordum.
Derken beni doğum odasına aldılar.
Orada da 1:30 saat boyunca Japonca bağırdım.
Yapamıyorum
Acıyor
Olmuyor
Yapamıyorum
Olmuyor
Acıyor diye
Birbuçuk saat bağırmışım.
En son çığlığım ise Türkçe anneee yeterrrr olmuş.
Ve Nefes Aika dünyaya gözlerini açtı.

Bu süreci böyle anlatmak hiç benlik bir şey değil. Benim anlatacağımdan, anlatmak isteyeceğimden fazlası var burada.
Çok fazla detay vermek istemediğim.
Ama anlattım
çünkü ne kadar zor olduğunu bilin istiyorum
benimle aynı süreci yaşamış
kişilere karşı bilerek ya da bilmeyerek acımasız olmayın istiyorum
evladını kaybetmiş biri varsa yanınızda, yörenizde
onun ne düşündüğü
ne yaşadığını
nasıl dayandığını
bilmenize imkan yok!
anlamanıza da imkan yok ki inşallah hiç bilmeyin, hiç anlamayın!

Hadi yenisini yap demek çok kolay
ama o süreci taşımak çok zor
hamileliğinden doğumuna kadar
doğdu bitti mi bitmiyor.
Ben sabaha kadar nöbet tutuyorum başında, uyuyamıyorum.
hıh dese elim ayağım titriyor
geçecek mi bilmiyorum ama
herhangi bir anneden 63646902 kere daha fazla korkuyorum.

sobaya elini değdirmiş bir çocuk, bir daha sobanın yanına gidemez ya
onun gibi düşünün

Yani aslında susun belki de susmak en güzeli.
Ha illa açılacaksa o ağız.
güzel şeyler söyleyin!
En çok ona ihtiyaç var.
Yaparsın, aslansın, kaplansın, geçti, bitti
Her şey çok güzel
gibi

Yeniden anne olmak dünyanın en güzel şeyi inkar edemeyeceğim
Ama kendimi hiç bu kadar kırılgan ve güçsüz hissetmemiştim.
Korkuyorum
Korktuğum için daha da korkuyorum!
Allah'ım diyorum
sen kalbime ferahlık ver!



Bu fotoğrafım ağlatıyor beni.
Yüzüm sanki acının gözle görülür hali gibi!
Bittiği için rahatlamış ama...
Neyse...
Çok şükür bugünüme!


19 Eylül 2018 Çarşamba

Gülşah'a Gelen Yorumlara Cevaben



  Öncelikle Gülşah'ı biraz daha tanımak için bu yazımı okuyun lütfen tık tık


Annem ve Gülo Japonya'da oleeeeeeeyyy!
Sağolsunlar sayelerinde harika geçiyor günlerim.
Elim, ayağım, kolum bacağım oldular.
Hele Gülo koltuktan o kaldırıyor beni, malum 40 haftalık ağır vasıta olunca ben.

Ara sıra videolar da çekip ekliyorum Youtube'a
Gülo ile ilgili yorumlar geliyor.
Rahatsız mı diye soruluyor.
Yukarıdaki linkte okudunuz. Rahatsız değil :)

Gülşah ile ilgili gelen yorumlarda saç konusu var sıkça.

Gülşah'ın içinde kadınlar var demiştim daha önce.
Bir gün içerisinde 6 yaşında kız çocuğu, 55 yaşında teyze ve 14 yaşında ergen olabiliyor.
Bu ara asi bir ergen kızımız.
Saç bandına takmış durumda. Hatta yeni bantlar da aldık. Ve benim evdekilere de el koydu.
Annemi taklit ediyor. Onun kıyafetlerini giyiyor.
Bugün annem oje sürdüğü için, nefret ettiği halde oje sürdürdü kendine mesela.
Ve biraz sert geçiyor ergenliğimiz.
Kendine müdahale ettirmiyor.
Gel saçını düzeltelim, gel bantı düzeltelim dediği zaman sinirleniyor.
Bu yüzden müdahale edemiyoruz.
O yüzden alnı büyük kakül kesin, bantı takmasın vs demenize gerek yok.

Bizim kız bu ara bu model :)

Asi ve ergen!


3 Eylül 2018 Pazartesi

Merhaba 33


Merhaba 33
aaa hoş geldin!

Yaşım kaç olursa olsun, sanırım doğum günlerime bir anlam yüklemekten vazgeçmeyeceğim.

32 yaşıma girerken aldığım bir karar vardı.
İnsanları anlamaya çalışmamak.
Bence fena değildim. Yine bir sürü gereksize laf anlatmak, açıklamak, anlamaya çalışmak zorunda kalsam da...
Kendimi kendimle kıyaslarsam fena iş çıkarmadım bence :)

32 yaşım Japonya'daki en yoğun çalışma hayatıma şahitlik etti.
Acayip vakit darlığı yaşasam da çok mutlu olduğum anlar biriktirdim.

32'de yeniden hamile kaldım. 
Sanırım artık zamanıydı, hazırdım!

32'de bir sürü yeni yerler gör demiştim kendime. Ülke bile sıkıştırdım araya :)
Tayvan'a gittik bulantılarımın en yoğun olduğu zamana denk gelmesi dışında güzel bir yolculuk oldu.

Şimdi gelelim 33'e





33 Hoş geldin!

Bu yaşımdan beklentim, daha az umursa!
Senin ilgini, sevgini, vaktini, enerjini hatta paranı hak etmeyeni
DAHA AZ UMURSA!!!

Herkesi anlamak, herkese anlatmak, herkese açıklamak zorunda değilsin.
İnsanları ömrüme yük etmemeyi öğreneli çok olmuştu ama sanırım birazcık zedelendi bu duvar.
Yeniden çekmeli o duvarı :)

DAHA İYİ OL!
Bu yarışım hep kendimle zaten, dünden daha iyi ol!
Her gün bir şey kat kendine!

DAHA YÜREKTEN ŞÜKRET
İnsanları en çok şaşırtan yönüm bu oldu sanırım. Kendimi bildim bileli şükreden (dilden değil ama gönülden) biri oldum.
Ama bazen, çok nadir de olsa sanırım bu yanım da inceliyor.
Aptallığa, hadsizliğe tahammülsüzlüğümden istemediğim biri gibi oluyorum.
Sonra hemen toplasam da sevmiyorum o anlarımı.

DAHA ÇOK GEZ
DAHA ÇOK OKU
DAHA ÇOK DİNLE
DAHA ÇOK ÖĞREN


33 yaşımda yine anne anne oluyorum.
Korkularım, paranoyalarım, kabuslarım gırla!

Korkuyorum ve kimse anlamıyor.
Kimse belki fazla kaçacak, çoğu kimse diyelim.

Bedenen (çok şükür) harika bir hamilelik geçirsem de, işin psikolojik kısmı hormonların da sayesinde
çok zor geçti, geçiyor.

Kabuslar, düşünceler, korkular...


Geçecek demek isterdim kendime ama 37. haftada bugün bile zor...

Neyse çoğu bitti azı kaldı!

Kızıma kavuşunca, kokusunu içime çekince inşallah geçecek hepsi!
Ve 33 yaşım bana iyi gelecek!

33 yaşımda hala soruyorum kendime yolun neresindeyim diye...
çünkü yolda olmayı, yolda kalmayı seviyorum!

hayat önüme hangi istasyonu çıkarırsa çıkarsın
ben ondan faydalanmayı seçiyorum.

Bu dünyaya gelmemin bir amacı var
ve o amaç
hangi yaşımda
hangi istasyonda
beni bekliyor
bilmiyorum!
O yüzden aramaya
ve yolda kalmaya devam!


33 YAŞIM ÇOK İYİ GEL BANA!


güzel mesajlarınız
destekleriniz
ve sözleriniz için çok teşekkürler!

Dualarınızı eksik etmeyin!
Buraya kadar okudunuz ya!
Allah'a emanet olun!