6 Temmuz 2020 Pazartesi

İyilik Enerjisi





       Birkaç gündür sosyal medyada sürekli 'bugünlerde iyilik yapın' önerisi gözüme çarpıyor. Gökyüzünde 
bir şeyler oluyormuş ve bu enerjinin etkisinden en fazla iyilik yaparak faydalanabilirmişiz.

Bu mesajlara sürekli maruz kalınca, çok uzun süredir yazmak istediğim ama bir türlü kafamda toparlayamadığım şeyleri yazmak istedim.


Annem 94 yılında ilk arabasını almıştı. Arabadan hemen sonra da ehliyetini. Arabasına binmeyen kalmamıştır herhalde çevremizde. Biz bazen çok bozulurduk buna. Gerekirse bizi indirir, başkalarını bindirirdi. Bize gelmek isteyenlere servis bile yapardı. Gider evlerinden alır, evimizde ağırlar ve sonra da evlerine bırakırdı. Kime araba lazım olsa anahtarını verirdi. Kimin hastası, ihtiyacı olsa biner götürürdü. Kimseden benzin parası, otoban parası, park parası aldığını hatırlamam. Annem zaten bir karşılık beklediği için değil, ona doğru gelen bu olduğu için yapardı.  Sonra annemin arabası satıldı ve annem uzun süre arabasız kaldı. Annem kimseye yaptığının karşılığını görmedi, kimse onu evinden alıp evine bırakmadı. Ya da gecenin bir yarısı Gülşah'ı acile götürmesi gerektiğinde arayacak kimsesi de olmadı. Karakolu arayıp polis arabasıyla gitti.  Ama annem bunu bir kere bile dillendirmedi. Ben herkesi götürdüm de kimse beni götürmüyor demedi.  Annem iyilik yaptı ve denize attı.

95 yılında Kuşadası'nda yazlığımız vardı.  Her gün sabahtan denize gider, hava kararınca dönerdik. Kuşadası'nda gittiğimiz sahilde askerler yürürdü. Sahil güvenlik sanırım. Yunan adaları yakın olduğu için sanırım, orada nöbet tutuyorlardı. Annem her gördüğü askerin fotoğrafını çekerdi. Ertesi hafta ki sanırım sadece hafta sonları görüyorduk onları. Fotoğraflarını bastırır, anahtarlık yaptırır götürürdü.36'lık film ile fotoğraf çekildiği o yıllarda annem kaç askerin fotoğrafını çekip, onlara karşılıksız hediye etti ben sayamam.


96 yılında Gülşah, annem ve ben Karşıyaka'ya taşındık. Seray ve babam gelmek istemedi. Biz üçümüz İzmir'de yaşarken. Karşıyaka'dan Gaziemir'e Metro markete alışverişe giderdik. Dönüşte mutlaka bir anıt vardı, oraya uğrardık. Orada da nöbet tutan askerler olurdu. Annem bagajı açar marketten ne aldıysak halley, kraker, meyve suyu vs onlara bırakırdı. Ve biz öyle eve devam ederdik.



O zamanlar annemin ne yaptığını veya neden yaptığını bilmezdik. Bazen çocuk aklımızla sinirlenirdik bile. Eldekini, evdekini verirdi herkese. Mutfağın gizlisi saklısı olmazdı. Pahalı diye taneyle aldığımız muzlar da ikram edilirdi, gramla aldığımız antep fıstıkları da. 

Annem neyi neden yaptı bilmiyorum ama bildiğim şey şu. Annem kendisine yapılanı da dillendirmez, kendi yaptığını da! Kul bilmesin Allah bilsin der geçer.

Ben yapıp, denize attım der geçer. 

Ergenliğimde annem gibi olmak istemiyorum diyen ben, bugün bazı huylarında annemin çeyreği olabilmek isterim. Ona yapılanı unutma konusunda en çok benzemek isterim :D Yaptığımı unutma konusunda iyiyim ben de hatırlamam çoğu zaman! 


Bunları neden anlattım. Saf iyi yok, saf kötü de yok. Ama iyide kalmakta fayda var. Dünyanın, ülkenin, insanların, hayvanların, çocukların, kadınların ve hatta erkeklerin de iyiye ihtiyacı var.
İyilik yapın, arkasını aramadan!
Bu birine kapıyı açmak da olur, birinin üzerini örtmek de, yol göstermek de, birinin mutfak masraflarını karşılamak da her şey olur. İyiliğin de kötülüğün de küçüğü büyüğü yok. 

Kötülüğün kimseye faydası yok. Sosyal medyada iyiliği gösterir ve aşılarsak belki bir şeyler değişir?

Benim kalbim daha fazla kötülüğe şahit olmaya dayanamıyor. Bu kaçıncı? Bunu nasıl? diyorum gün sonunda 'benim başıma gelmedi ya şükür' deyip oturuyorum.

Ama böyle olmaz! Böyle olmamalı! Hepimizin yapabilecek bir şeyi olmalı! Herkes kendi kapısının önünden başlasın! Dokunabildiğimiz kadar dokunalım hayata!

iyilik bulaşıcıdır! 

Hadi iyiliği bulaştıralım!



Ben üzerime düşen kısmında Aybilim' e koştum yine.  Gözümle görmüş, elimle vermiş gibi hissediyorum Ayn işin içinde olunca.






iyiliğin suistimal edilmesi kolay bir dönemde yaşadığımızın da farkındayım. Bu yüzden ya annemi devreye sokuyorum ya da Ayn! Ne zaman içim içime sığmasa, sıkılsam ya Ayn'a havale geçiyorum ya anneme kim var diye soruyorum. Siz de güvenebileceğiniz, size iyi gelecek bir yerler bulun. Birinin o anki gülümsemesi olun!