29 Kasım 2013 Cuma

Feel Unique Alışverişim



 Feel Unique sitesini sevgili Aytül sayesinde keşfettim. Özellikle ücretsiz kargo olmasını çok sevdim. Japonya kozmetik cenneti biliyorum. Ama şöyle bir durum var birçok ürün Japonların cilt tipine göre yapılıyor. Bazı renkli kozmetikler de aynı şekilde ve bu benim cildimle örtüşmüyor. Bu yüzden bazı ürünleri başka yerden almak zorunda kalıyorum.
Bu açıdan da internet alıverişi giriyor devreye.Bu benim 2. alışverişim. Sitenin hizmetini de çok beğendim. Sanırım artık sürekli bakarım buraya :)

Neler aldım merak ediyorsanız. Buyrun videoya :)


28 Kasım 2013 Perşembe

Mutfakta Neler Var? #32

Bu bağlantıya tıklayarak diğer Mutfakta Neler Var yazılarıma gidebilirsiniz.



Pino Japonya'da  uzun yıllardır var olan bir dondurma. Morinaga firmasına ait. O da diğer firmalar gibi modaya uyup, zaman zaman farklı tatlarda ürünler çıkarıyor.
Geçenlerde tiramisulu dondurmayı görünce hemen satın aldık. Yoshi de ben de çok severiz tiramisuyu.



Pino dondurması böyle tek yudumluk oluyor. Paketin içinden çıkan plastik çubuk ile dondurmaya batırıp, afiyetle yiyorsunuz.
Tiramisulu dondurma fena değildi. Bir daha satın almadık. Belki denk gelirsek satın alabiliriz. Başka seçenek yoksa tabii :) 
Zaten genel olarak Pino benim bayıldığım bir ürün değil.


Bu bağlantıya tıklayarak diğer Mutfakta Neler Var yazılarıma gidebilirsiniz.

27 Kasım 2013 Çarşamba

Osho - Duygular


Osho'nun Duygular- Öfke,Kıskançlık ve Korkuyu Aşmak adlı kitap bana ablamdan kaldı. O zamanında satın almış ve Türkiye'ye dönerken bana bıraktı.

Osho kitaplarını sevip sevmediğime hala karar veremedim. Şimdiye kadar 1 kitabını bitirdim ve 1 tane de uzun zamandır elimde sürünen kitabı var.
Ölmeden Önce Ölünüz adlı kitabı başlarda sarmamış ama sonralarına doğru çok sevmiştim. Yazısı burada tık tık

Öncelikle kitabın alt başlıklarından yola çıkarsak.
Ben öfkeli, kıskan. ya da korkuları olan biri olmadığım için bu kitap beni çok sarmadı.

Tabii ki öfkelendiğim durumlar oluyor ama bunu aşamadığım durumlar yok. Parlar ve sönerim :)

Kıskançlık : Çocukken ailem üzerinde kıskanç olduğum hissi vardı. Trilyon kere olmadığımı açıklasam da sanırım 'artık' bana inanıyorlar.
Arkadaşlarımı kıskandığım da hiç olmadı.
Ama kıskandığım şeyler de hiç yok değil. Mesela anne- babalarından kütüphane devralan kişileri çok kıskanırım. Öyle böyle değil ama cidden aşırı imrenirim.
Tam günlük Japonca okuluna gidenleri ve bunun sonucunda süper Japonca okuyup&yazabilenleri de kıskanıyorum. Tam günlük okullar bizim bütçemize uygun değil ne yazık ki. Ama inşallah bir gün diyelim.

Bir de sanırım Gülşah doğduğunda onu kıskanmış olabilirim. Özellikle bütün ilgi ona yöneldiğinde sanırım bu bende bir çocukluk travması olmuş olabilir :)

İlişkilerimde kıskançtım. Ama Yoshi sayesinde anladım ki bu benden kaynaklanan bir şey değilmiş. Karşımdaki kişi bana güven vermediği için bu ortamı bana hazırladığı için elimden kıskanmaktan başka bir şey gelmiyormuş.
Yoshi'yi hiç kıskanmıyorum gibi bir durum yok tabii ki ama 'hastalıklı' değilim artık. Teşekkür ederim Yoshi :)

Ve korkular...

Gök gürültüsünden korkarım :) Hatta Karamel de korkar. Ve biz birbirimize sokuluruz.
Başka aklıma gelen bir korku yok sevdiklerimi kaybetmek haricinde.
Yani aslında hayat kalitemi değiştirecek bir korkum yok ve hiç olmadı dersem yalan olmaz.

Bu açıdan kitap benim için biraz gereksizdi. Ama başladığım kitabı bitirmek gibi bir huyum olduğundan zorladım kendimi.
Ve sonunda bitti.
Kolay okunur bir Osho kitabı. Eğer bu tarz duygularınız varsa alın okuyun derim ben. Ya da en azından size bir fikir vermesi açısından okuyabilirsiniz. Tamamen gereksiz bir kitap diyemem.
Sonunda çeşitli meditasyonlar var. Belki uygulanırsa bu duyguları ortadan kaldırmaya yardımcı olabilir.


Siz sever misiniz Osho?

Serrose ve Kitap bloğumdaki alıntı için buraya tık tık

Okuduğum Kitaplar yazılarım için buraya tık tık

26 Kasım 2013 Salı

Bardak Kızı Fuchiko #2




  Bardak Kızı Fuchiko #1 için buraya tık tık



Bir tesadüf ile satın aldığım Fuchiko zaten meşhurmuş ve daha da meşur olmuş durumda. Farklı firmalarla yapmış olduğu özel Fuchiko'lar deli paralara satılıyor Ebay tarzı sitelerde.
Şimdilik toplamda 5 rengi var.
-Peach - İlk seri şuan bulmak çok zor.
-Red- İlk seri şuan bulmak çok zor.İkinci serisi yeni çıktı ve her yerde o var :)
-Blue- İlk serisi bulunamıyor. İkinci seri, ben ilk bununla başladım ve şimdi yok oldu artık bulunamıyor.
-Navy- Sadece belirli mağazalarda kutularda satılıyor.
-Yellow- Sadece oyun salonlarında ufo denilen makilerde satılıyormuş. Çok istiyorum ben bunu ya. Sadece sarı yok bende :(

Geçenlerde Nagoya'daki Parco adlı alışveriş merkezinde bir etkinliği vardı Fuchiko'nun. Tabii ki hemen gittik diyemeyeceğim. Ayağımın üzerine basamadığım için Yoshi'nin izin gününü beklemek zorunda kaldım. Ama sonuçta gittik :)
Fuchiko'lu kırtasiye ürünleri çıkmış. Ondan aldım kendime :)


Fuchiko'yu evde bırakmıyorum. Hemen çantama ya da montumun cebine atıyorum. Belki fotoğrafını çekebilirim diye. Bakınız bu fotoğraf Takaya'ma çekildi.


Şok, şok, şok Obama Fuchiko ile surf yaparken yakalandı :)

 Kızaran yaprakları görmeye gittik :)

Türkiye etiketini açtık. İnstagram'da #fuchikotr etiketinde bizim kız neler yapıyor takip edebilirsiniz.


Ben de benim kız da bayılıyor Bath and Body Works'a :)


Heheh kahvaltıda böyleydi çaylarımız :) Bu arada kupalarımız da yeni :)

 Dün alışverişe gittik. Hemen dönecektik ama birden o kadar acıktım ki. Resmen başım dönüyordu. Akşam yemeğini evde yiyecektik ama benim yüzümden hemen kendimizi restorana attık. Pizza geldiğinde kızlar da ben de bu haldeydik.


Yaa işte böyle bir seri olacak sanırım bu. Kızlarla gezmece, tozmaca :) Devamı gelsin mi?
Yoksa kızlar İnstagram ile Pazartesi'de mi görünsün?
Ne dersiniz?

25 Kasım 2013 Pazartesi

İnstagram ile Pazartesi #117

instagram kullanıcı adım:serrose
Yoshi'nin kullanıcı adı:yoshijaponbalik
Ablamın kullanıcı adı:sermoon09
Annemin kullanıcı adı:3kizannesi
instagram web üzerinden beni takip etmek isterseniz buyrun bu linke.

Bakalım neler olmuş geçen hafta.

 Biricik teyzemin doğum günüydü. Bunu kutlamak için hatırına kahve yaptım kendime. Laf aramızda pek sevmem de :)

 Misafirimizi ağırlarken bolca yürüdük. Sanırım bunu bünyem kaldırmadı ve ayağımın altındaki kasları zedelemişim. Günlerce topalladım. Şükür şimdi iyiyim ama hala yürüyünce ayağım ağrıyor.
 Kış geldi bu sebeple biraz kış çayı satın aldım. Biri limonlu diğeri ballı&ayvalı.
 Hemen açılışı yaptık tabii ki :)
 Yeni kitaba başladım :) Güzel gidiyor şimdilik.
  Şimdi yalan yok, hayatımda birçok kere evlenme teklifi aldım. Ama en eğlencelisi buydu :) Yoshi de yanımdaydı mesaj geldiğinde ona çevirince bana sorsun dedi :)

Ve 24 Kasım Öğretmenler Günü!
Benim için buruk geçse de bütün öğretmenlerin geçmiş öğretmenler gününü kutlarım. 

İşte böyle geçmiş bir hafta.


Daha fazla fotoğraf için tumblr'e buyrun 

Çooook güzel bir hafta diliyorum herkese :)

Ne Ayranmış Be!!!



Mart ayında Japonya'da Türk ayranı satışa çıkmıştı. Bu olay beni çok mutlu ettiği için hemen video çekmiş ve yazısını yazmıştım.

Okumak isteyenler için buraya tık tık 

Önce bu videom bazı kanallar tarafından izinsiz televizyonlarda gösterildi ve blog yazımdan esinlenilerek haberler yapıldı.



Bu videoyu çektikten sonra herkes Yoshi'nin fikrini sordu. Bu sebeple bir video daha çektik.



Hatta Japoncasını da çektik.





Buraya kadar her şey normal. Ama Yoshi'nin ayran içtiği video bazı 'meşhur' video siteleri tarafından çalınıp, kendi sitelerine eklenmiş.
Sitelerine diyorum çünkü biri benden çaldı diğerleri de diğer çalanlardan sanırım.
Böylece bir anda birçok sitede biz konuşuluyoruz.

Öncelikle ayran ne yazık ki satışta yok artık. Yaygın bir şekilde pazara giremeden yok oldu kendisi.
Sonrasında videoların altına gelen seviyesiz yorumlar beni hiç şaşırtmadığı gibi etkilemedi de.

Herkes kendi birikimiyle ortaya koyar kendini.

Bu videodan yola çıkıp bana hakaret edenler, sözlerinizi iade ediyorum size.

Bu videodan yola çıkıp beni bulan yani benimle yeni tanışanlar hoşgeldiniz.

Yani artık satıştan kalkmış bir ayran için boşa konuşuyorsunuz.


Videoyu çeşitli sitelerde görüp bana haber veren ve beni merak eden herkese de çok teşekkür ederim.
İlk andan beri haberim vardı ne yazık ki!

İznim tabii ki alınmadı.
Hukuki olarak yapabilecek bir şey varsa bilmek isterim.
Ama bir değil birçok site çaldı ne yazık ki!


Cilt Bakım Rutinim


Prunusbox Japonya'da olan güzellik kutularından biri. Aylık bir ödeme ile her ay bir kutu geliyor size. Ve içerisinden çeşitli kozmetik ürünleri çıkıyor.
Ben bu tarz kutuları seviyorum. Bilmediğim markaları tanımış oluyorum. Bir de her seferinde bu ay neler çıkacak duygusuna da bayılıyorum. Türkiye'de de Vanilya Kutu'ya üyeyim. Siz de üye olmak isterseniz sizi buraya alalım tık tık

Prunusbox'un Ağustos kutusundan Garlinu.F adlı markanın cilt bakım seti çıkmıştı.
Toplamda 5 adımdan oluşan bu seti çok merak etsem de bir süre elimi süremedim.
İnternette İngilizce ya da Japonca bir kaynak bulamadığım için kendim denemek zorunda kaldım. Sarımsaklı cilt bakım ürünleri beni korkutsa da etkilerini sevdim.
Ürünler hiç sarımsak kokmuyor sadece 4. adım hariç. Onda biraz fark ediliyor. Bu yüzden ona elim pek gitmiyor. Bazı ürünleri bitirdim bile. Denk gelirsem satın almayı düşünebilirim ama biraz tuzlu bu marka. Kararsızım yani.

Ürünleri ilk kullanırken bir de video çektim. İzlemek isterseniz buyrun




Bu setin çıktığı Prunusbox videosu için buyrun



23 Kasım 2013 Cumartesi

Büyük Baykuşu Bulabilir misiniz?

Unazuki Gezimiz #1 için buraya tık tık
Nezumigaeshi-no Ganpeki için buraya tık tık
Yine Görebildik mi için buraya tık tık
Burası Dağ Başı Kardeşim için buraya tık tık


Son Durak Keyaidaira için buraya tık tık 


Yemeğimizi yedikten sonra uzun bir yürüyüş yaptık. Yol boyunca bizi bu tahta tabelalarla merak ettirdiler.
Baykuş'a 20 metre kalmıştı!


Kocaman baykuşu görebildiniz mi?
*

Haşlanmış Harikalar Diyarı ve Dünyanın Sonu


 Murakami Haruki ile Japonya'ya geldikten sonra tanıştım. Ve kendisi bir anda en sevdiğim yazarlardan biri oldu. Kitaplarındaki müziğe, detaylara ve yemeklere çok imreniyorum. Her bir kitabı size onlarca şarkıyı anlatıyor sanki.
Yoshi ile aramızda yeni bir keyif oldu Murakami kitapları. Aynı kitabı o Japonca ben ise Türkçe okuyorum. Hem aramızda tatlı bir rekabet hem de büyülü bir an oluyor.
Ama ne yazık ki bu kitapta bunu yakalayamadık. Yoshi kitabı hemen bitirdi. Benim elimde ise epey uzun sürdü.
Hem benim kendi yaşadığım sorunlar hem de kitabın konusu bu kadar uzattı sanırım süreyi.
Başlarda resmen sayfa sayfa sayıyordum. Sonlarına doğru ise hemen aktı kitap. Ya olaya alıştım ve anlar hale geldim diye ya da benim ruh halim iyileştiği için. Bilemiyorum belki hepsi de olabilir.
Çünkü kitaba göre olmak diye bir şey var bence. Ruh halinize göre kitap ya akar ya da 2 satır okuyamazsınız.
Bu upuzun adı olan kitabı sevdim diyemem ama sevmedim de diyemem. Ama her zaman olduğu gibi olayın akışına, detaylarına ve müziği duyma hissine bayıldım.
Kitabın sonunda bir seçim var. Yani hepimizin hayatında olduğu gibi bir 'karar anı' var. Ben o seçimden sonra çok mahsunlaştım. Bir ağırlık çöktü üzerime, kitapla vedalaşmak istemedim.
Bu kadar zorlayan bir kitapla neden bu kadar zor vedalaştım anlamadım.
Ama bu hissi sevdim.

Buraya kadar okuyanlar ne saçmalıyor bu kız diyordur büyük ihtimalle :)
Ne yapayım benim kitap anlatma tarzım da bu işte.
Karakter ismi vermeden, olayı anlatmadan (kitabın sonunu yazan blog gördüm ben ya) yani suya sabuna dokunmadan benim diyebileceğim budur.

Murakami Haruki benim bu hayatta en çok tanışmak istediğim yazardır. Bir gün bir yerde inşallah diyelim!

Okuduğum Kitaplar yazılarım için buraya tık tık

Haruki Murakami Kitapları için buraya tık tık 


22 Kasım 2013 Cuma

Son Durak Keyakidaira

Unazuki Gezimiz #1 için buraya tık tık
Nezumigaeshi-no Ganpeki için buraya tık tık
Yine Görebildik mi için buraya tık tık
Burası Dağ Başı Kardeşim için buraya tık tık


  Ve sonunda son durağa vardık. Keyakidaira, tren yolculuğunun sonu. Ben daha fazla bir şeyler ummuştum ama anladım ki amaç tren yolculuğu. Elektrikli tren ile açık vagonda 1 saatten fazla dağların arasında geçen bir yolculuktan sonra zaten ne şaşırtabilirdi ki beni :)
Yani varış noktasında pek bir şey yoktu.


 Biz hemen kendimizi istasyonun üzerinde bulunan restorana attık. Ve hemen siparişlerimizi verdik. Ne yediğimizi merak ediyorsanız buraya tık tık
 Yemekten sonra teras bölümüne çıkıp (yukarıdaki fotoğraf) biraz fotoğraf çektik.


Fotoğraf çektikten sonra Yoshi hadi bakalım yürümeye hazır mısın diye sorduğunda, ben bu kırmızı köprüden geçeceğimizi düşünmüştüm.
Ama öyle olmadı. Diğer taraftan km'lerce yürüdük.


21 Kasım 2013 Perşembe

Mavi


Jikad derneğinden adresim istendiğinde çok şaşırdım ve mutlu oldum. Çünkü bana bir şiir kitabı yollamak istediklerini söylemişlerdi. Kitap denince bende akan sular durur. Özellikle Japonya'ya geldiğimden beri Japon yazarlar ve şairler daha çok ilgimi çekiyor tabii ki.
İzmir'de yaşayan Yukari Yasuda Yılmaz Hanım Shuntaro Tanikawa adlı şairin şiirlerini Türkçe'ye çevirmiş.

Benim kitapta en çok hoşuma giden özellik şiirlerin orjinaline ve alfabe ile okunuşlarına da yer verilmesi oldu.
Böylece Japoncaya ilgi duyan herkes için de güzel bir kaynak olacaktır.

Jikad'ın açılımı Japonya İzmir  Kültürler Arası Dostluk Derneği.
Facebook sayfalarından takip ettiğim kadarıyla çok güzel etkinlikleri var. Japonya severler için güzel bir kaynak diye düşünüyorum.

Facebook sayfaları için buraya tık tık
Dernek sayfası için buraya tık tık

Sevgili Arzu Hanım'dan kitap hakkında bilgi istediğimde bana çok güzel bir mail yolladı. Onu da sizinle paylaşmak isterim.
Yazıda  sizin için bir sürpriz de var :)

Derneğimiz  2012 yılı Genel Kurulunda,üyelerimiz 3 yıldır sürdürmekte olduğumuz faaliyetler arasına daima kalıcı olabilecek türden faaliyetler eklemeyi temeni etmişti. O gün orada bir  yayın önerisi geldi.
Bir Japon üyemiz, ilk olarak Türkçe öğrenmeye başladığı zamanlarda;  “beğendiğiniz  bir şiiri Türkçeye çevirin”  ödevi ile başlayan ve sonrasında devam ettirdiği şiir çevirilerini bizlerle paylaştı.MAVİ şiirini  ilk dinlediğimizde  hepimiz etkilendik. Ege’nin Mavisi canlandı gözlerimizde.
Neredeyse çevirisi  tamamlanmış   şiirleri birlikte bir kez daha gözden geçirdik. Şair Tanikawa’da Türkçe çevirisi isteğimizi hemen kabul etti.Ancak kendiside acaba orjinal dildeki tını şiir çevirisinde yok olursa, değeri ne olur diye endişesini dile getirdi. Bunun üzerine kitapta sunulan şiirlerin, orijinal dildeki ses uyumunu aktarmak üzere Türkçe çeviri ile birlikte Japonca orjinaline de yer verelim dedik. Japonca bilmeyen okurların özgün dildeki ses uyumunu duyabilmesi için Japonca dizelerin altlarına Japonca telafuzlar Türkçe alfabe ile yazma fikrini de kabul ettik.

Ücretsiz olarak dağıtılacak bu yayın ile;  Türkiye-Japonya arasındaki kültür alışverişine ve  Türkçe-Japonca kaynak literatürüne katkıda bulunmayı, Derneğimizin tanınmışlığını  sağlamayı hedefledik ve çok arzu etttiğimiz bu yayını gerçekleştirdiğimiz için mutluyuz.
Küçük yayınımız, Tanikawa beyin eline ulaştığında, bize bir mesaj gönderdi; söyle diyordu mesajda:  
“Şu ana kadar Ege Denizini gemi gezisindeyken sadece bir kezlik Kuşadası'na uğradığımda gördüm. Ama şimdi  bu şiir kitabı sayesinde ben ve Türkiye arasında bağın güçlenmiş olduğunu hissediyorum. (35 sayının tesadüfü da ne ilginçmiş. 3 ve 5 arasında 4, yani ''shi'' = şiir varmış demekti. “

Yayının Türkçe çevirisi halen İzmir’de yaşamakta olan Bayan Yukari Yasuda Yılmaz ‘a ait.Yukari-san Türkiye ve Türkçeye  ilgisi 2003 yılında Japonyadaki Türkiye yılında başlamış. 2009 yılından beri de Türkiye’de yaşıyor. FreebirdinTurkey isimli blogunda da zaman zaman Türkiye ile ilgili ilgisini çeken şeylerden bahsediyor.

Şuntaroğ Tanikawa, (谷川 俊太郎 Tanikawa Shuntarō) (d. 15 Aralık 1931 Tokyo, Japonya) Japon şair ve çevirmen. Filozof Tetsuzoğ Tanikawa'nın oğlu, besteci ve piyanist olarak tanınan Kensaku Tanikawa'nın babası.
1948 yılında şiir yazmaya başlar, 1952 yılında ilk şiir kitabı ''İki Milyar Işık Yılı Yalnızlığı'' yayınlanır. Bugüne kadar Japonya'da yayınlanmış doksan kadar şiir kitabı ve seçme eseri ile hem Japonya'da hem de yurt dışında, yaşayan Japon şairleri arasında önemli bir yer edinmiştir. Eserleri, İngilizce başta olmak üzere Fransızca, Almanca, Rusça, Slovakça, Danca, Çince, Moğolcaya vb. çevrilmiştir.
1967 yılında ilk çevirisi olarak ''Uzun Bacaklı Baba/Daddy Long-legs'' yayınlanır, bunun dışında Leo Lionni'nin ''Swimmy''i, Charles M. Schulz'un ''Snoopy''si, '' Anne Kaz’ın Şarkıları'' vb. Şuntaroğ'nun çevirisiyle yayınlanmıştır.

2011 yılında 80 yaşına giren Şuntaroğ Tanikawa, hala aktif olarak çalışmaktadır. Özellikle oğlu Kensaku Tanikawa ile beraber sunmakta olduğu ''Şiir ve Dinleti'' etkinliği, Japonya'daki pek çok noktada gerçekleştirilmektedir.


Siz de bu kitaba ücretsiz sahip olmak isterseniz buraya tık tık :)

Teşekkürler Jikad ailesi 


20 Kasım 2013 Çarşamba

Burası Dağ Başı Kardeşim



Unazuki Gezimiz #1 için buraya tık tık
Nezumigaeshi-no Ganpeki için buraya tık tık
Yine Görebildik mi için buraya tık tık
 Son gezimiz olanı Unazuki'yi yazmaya devam ediyorum. Ayıp bana ama çok şey var daha yazacak.
Biz açık trenle tıngır mıngır dağların arasında ilerlerken...
 Birden böyle bir görüntü karşıladı bizi Nekomata durağında. Bir açıklama yapılmadığı için ne olduğunu bilmiyoruz tam olarak. Ama 358 metre yükseklikte, yeşile ve oksijene alışmışken bu iş makineleri çok büyüledi bizi.
Yoshi ile nasıl çıkardılar bunları buraya diye çok konuştuk üzerine :)

Aklımın almadığı şeyler genelde büyüler beni. Bu sebeple bu anlar gerçekten keyifliydi benim için :)

Gezinin devamı gelecek..İlk yazıları için linkler buyrun :)


Unazuki Gezimiz #1 için buraya tık tık
Nezumigaeshi-no Ganpeki için buraya tık tık
Yine Görebildik mi için buraya tık tık

Bazı Günler



Bazen adını dahi duymak istemediğiniz kişiler rüyanıza girer. Hani sorsalar belki diyecek 2 kelime güzel şeyiniz yoktur haklarında.
Ama rüyada o kadar tatlı, vefalı görünürler ki olmadıkları hallerini özlersiniz.
Ben bu hayatta her şeyin bir mesajı olduğunu düşünürüm.
Sayıların, harflerin, tesadüf sanılan şeylerin, bulutların, ağaçların yani gerçekten her şey bize bir mesaj derim.
Uyandığımdan beri o 2 kişiyi düşünüyorum.
Adları duyduğumda bile içimi kötü duygular kaplayan o iki kişiyi.
Ah bir gösterebilseydim size iyi olmak ne kadar yakışıyor diye…

Ama işte olmuyor. Herkese iyi olunmuyor. Aslında bunu benim de öğrenmem lazım.
Herkesi kendim gibi sanmalarım yüzümden başıma az iş almadım.
Çok şükür bir şeyi öğrenebildim.
Hayatıma yük olan insanları anında silebiliyorum.
Kendi yaşanmışlığı ile beni etiketlemeye, yargılamaya çalışan insanlar bana yük oluyorlar.
Bu yüzden insan dediğin yüklene yüklene ve bazen de yükünü bıraka bıraka büyüyor.

Uyandığımdan beri bugünün mesajını arayan, kafası bulanık bir yazı okudunuz.
Belki de bu mesaj bana değildir.
Yazıp rahatlamak istedim.

*fotoğraf dünden

**Cumartesi gününden beri sağ ayağımın üzerine basamıyordum. Dün doktora gittik. Fazla yürümekten (3 gün çok gezdik yalan yok) sağ ayağımın altındaki kaslar zedelenmiş. İlaçlarla geçecek inşallah. Bir de dualarla tabii :)
Böylece Japonya'daki ilk ayak ve bel röntgenim de çekilmiş oldu.

Merak eden herkese çok teşekkür ederim.
Benim için dua ederseniz çok mutlu olurum.

Sevgilerimle
Sergül Kato :)

18 Kasım 2013 Pazartesi

İnstagram ile Pazartesi #116

instagram kullanıcı adım:serrose
Yoshi'nin kullanıcı adı:yoshijaponbalik
Ablamın kullanıcı adı:sermoon09
Annemin kullanıcı adı:3kizannesi
instagram web üzerinden beni takip etmek isterseniz buyrun bu linke.

Bakalım neler olmuş geçen hafta.


 Burada görüntü olarak çok tatlı çoraplar bulmak mümkün. Ama ne yazık ki uygun fiyata iyi çorap alabilmek rüya gibi :( Görüntü var ses yok yani.
 Misafirimi karşılamaya Nagoya istasyonuna giderken çekmiştim bu pozu.

 Saçlarımı boyadım. Yine milk tea brown oldum ben :)
 Bir yerde plak kapaklarından bu tarz fotoğraflardan görmüştüm. Ben de denedim ama olmadı sanki :)
 Sushi de yedik :)
 Böyle bir keyif anıydı. Ama bu fotoğraf yüzünden canım çok tatlı çekti sonrasında.
 Yeni defterim pip studio'dan. İnstagramdakiler sayesinde tanıdığım bir marka. Süper fincanları,tabakları falan var. Defterleri olduğunu bilmiyordum.Görünce bayıldım.
 İlk defa gittiğim bir bölgede bu cafeye rastladım. Karnım çok aç olduğu için çekindim, içeri giremedim ama çok tatlı görünüyordu.

Son alışverişlerimden biri tangle teezer. Youtube sayesinde tanıdım ve çok sevdim kendisini :)

İşte böyle geçmiş bir hafta.


Daha fazla fotoğraf için tumblr'e buyrun 

Çooook güzel bir hafta diliyorum herkese :)

17 Kasım 2013 Pazar

Mutfakta Neler Var? #31

Bu bağlantıya tıklayarak diğer Mutfakta Neler Var yazılarıma gidebilirsiniz.

Daha önce kavunlu ve armutlu Fanta yazılarını yazmıştım. Bu sefer markette yeşil elmalıyı görünce almamak olmazdı. Çünkü ben yeşil elmaya aşığım. Ekşi seven biri olarak bayılırım. Vakti zamanında Almanya'dan çok yeşil elma gelirdi bana :) Çünkü Türkiye'de kolay bulunamıyordu. 
Offf canım çekti yine :)
Neyse yeşil elma ile olan aşkımı anlattıktan sonra bu içeceğe gelirsek. Tabii ki içerken yeşil elma tadı geliyor. Ama yine de bir yapaylık hissediliyor. Çok merakla aldığım ama çok severek içtiğim bir içecek olmadı yani kendisi.

Belki bir gün yine canım çeker belli olmaz :) Her yerde yok kendisi. Bu yüzden belki yine sınırlı üretimdir. Emin değilim.

Armutlu Fanta için buraya tık tık

Kavunlu Fanta için buraya tık tık

Bu bağlantıya tıklayarak diğer Mutfakta Neler Var yazılarıma gidebilirsiniz.




16 Kasım 2013 Cumartesi

Gözler Dolu Dolu



Az önce annem Antalya'dan Söke'ye doğru yola çıktı.İyi yolculuklar olsun ona.
Biz de ablamla Skype'ta sohbet ediyoruz.Sonra ona günlerdir kulağımda Neşe Karaböcek'in Yamyam şarkısı olduğunu söyledim.


Annem araba sürmeyi ve müziği çok sever.Bizi de buna alıştırdı.3 kardeş araba yolculuğuna bayılırız.HattaYoshi de sevdiği için kendimi şanslı hissediyorum.
Araba yolculuğu dediğin müziksiz ve abur cubursuz olmaz!Bu bir kuraldır :)
Neşe Karaböcek'in bu kasedi de arabamızın olmazsa olmazı idi.12 şarkıyı da ezbere biliriz.
Ablamla gözlerimiz dolu dolu şarkıları dinliyoruz :)

Benim favorilerimden biri de Vallah'dır :)

Offf keşke bu albümü bulabilsem.Ya da Cd'si çıkmış olsa kesinlikle alırdım!

Çok özlemişim bu sesi :)

Sizin var mı özlediğiniz sesler?

Vallah seviyorum seni...

Vallah için buraya tık tık

15 Kasım 2013 Cuma

Şemsiye Alışverişi


Şemsiye Japonya'da çok ama çok önemli bir ihtiyaç. Çünkü 'yağmur ayı' diye bir şey var. Yoshi'nin evdeki şemsiyelerden 2'sini  bozması bizim evdeki dengeleri de bozdu. Çünkü arabada da şemsiye olmasına özen gösteriyoruz. Her an ihtiyaç olabilir diye.
Bir süredir şemsiye arayışındaydık. Geçenlerde tesadüfen gördüğümüz tablo gibi şemsiyeleri görünce 4 tane birden aldık. Hem karar veremedik hem de cidden ihtiyacımız vardı.


Tablo gibi dedim çünkü cidden ünlü tablolar var üzerinde. Öncelikle Avusturyalı ressam Gustav Klimt'in  The Kiss ve Adele Bloch-Bauer's Portrait adlı eserleri bulunan şemsiyeye vuruldum. The Kiss bildiğim bir eserdi diğeri de bonus oldu.


Yoshi Monet'i gördü ve bayıldı.Claude Monet'in Water Lilies adlı tablosunu da almak zorunda kaldık böylece. Ama çok güzel değil mi sizce de?
Bu ikisi bildiğimiz ressamlar ve eserlerdi.


Kedisever olarak bu şemsiyeyi orada asla bırakamazdım. Bildiğim bir ressam ya da eser olmasa da saatlerce araştırma sonucunda bulduk.
Henriette Ronner-Knip adlı Hollandalı bir ressamın eserleri imiş. 2 yavrunun bulunduğu eser Tea Time Painting ama diğerini bulamadık ne yazık ki.


Ve eski kadın resimlerine bayılan biri olarak bunu da elemeyi hiç düşünmedim.
Buradaki eserler ise Alphonse Mucha'ya ait Ivy ve F.Champenois(1898) imiş.

Son zamanlarda çok yağmurda yürüyümek zorunda kaldım. Ve genelinde çok ıslandım.Bu yüzden yağmuru pek sevmez olsam da bu ara yağmurlu günlerde şemsiye seçmek yeni eğlencem oldu :)

Nerede Bu Kız?



Nerede bu kız diye merak edenler varmış.Buralardayım ben :) Türk misafirim var Shizuoka'dan.O da bir Sökeli :) Onunla Nagoya civarını geziyoruz.
Mesela dün Toyota Otomobil müzesindeydik.
Misafirimi uğurladıktan sonra bol fotoğraflı yazısı gelecek müzenin.Şimdilik video ile bir fikir edinebilirsiniz.
Araba sevenlere bol arabalı bir video :)

Teşekkürler herkese :)

Not: Müzedeki araçlara dokunmak ve binmek yasaktı.Zaten dokunmadan kim binebilirse :) Sadece 2 araç fotoğraf çekilebilsin diye eklenmiş.Tabii ikisine de bindim ben :)


Hayırlı Cumalar herkese :)

12 Kasım 2013 Salı

Benim Garip Japonlarım #3

Bu aralar çok sık kliniklere gittiğimden daha önce pek garipsemediğim bir sistemden bahsetmek istedim.
6 yıldır Japonya'da olduğum için bazı şeylere alışmış durumdayım sanırım. O şaşkoloz turist hallerimden eser yok :)

Neyse Japonya'da bir kliniğe gittiğiniz zaman sizi danışma ve bekleme salonu karşılar. Buraya kadar normal değil mi? Kaydınızı yaptırır ve sıranızı beklersiniz. Bekleme odasında televizyon, dergiler, animeler ve kitaplar bulunur.
Sonra adınız okunur. Adınız okunduğunda sıranın size geldiğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Sizi 2. bekleme bölümüne alırlar. Genelde doktorun kapısının önünde sandalyeler olur ve o kısım boşaldıkta 'genel' bekleme odasındakiler çağırılır.
Ben bu sistemi biraz gereksiz buluyorum hatta saçma. Çünkü yukarıdaki fotoğraftan yola çıkarsak burası doktor kapısının önü ve genel bekleme salonu da hemen orası. Uzak bir mesafe değil yani.Zaten burası klinik büyük hastane değil.
Oradan oraya yer değiştiriyorsun sadece.
Yoshi'ye bunu anlattığımda o da önce saçma buldu. Sonra üzerine düşününce vakitten kazanmak için yapmış olabileceklerini söyledi.
Genel bekleme odasındaki dilediğince yayılabilir nasıl olsa zaman daha var diyerek.Özellikle küçük çocukla gelmiş anneleri de düşünerek. Çünkü Japonya'da her klinikte çocuklar için ayrı bölüm vardır. Orada oynarlar genelde.
Böylece adları okunduğunda çocukları o kısımdan alıp, hazır bir halde bekleyebilirler. Böylece doktor da hızlı hizmet verebilir dedi.

Yani böyle düşününce mantıklı geliyor da yine de ben çok pratik ve mantıklı bulmuyorum. Alan büyük ya da insan çok olsa kabul edilebilir ama 5-6 hasta beklerken oradan oraya taşınmak pek akıl karı değil sanki.

Siz ne dersiniz?

Benim Garip Japonlarım #1 için buraya tık tık

Benim Garip Japonlarım #2 için buraya tık tık