31 Mart 2010 Çarşamba

Yoğun Geçen Pazar

Geçen pazar yeni arkadaşım Emi ile plan yapmıştık.Emi yaşadığım şehrin belediyesinde çalışıyor .Yaşıma uygun kafa olarak anlaşabildiğim tek hemcinsim :D Emi ile Baba dediğim komşum sayesinde tanıştık yaklaşık 1 yıl önce.Sonrasında pek bir samimiyetimiz olmamıştı.Ocak ayında birlikte foruma gitmiştik.Ondan sonra samimi olduk.Geçen ay ortaokuldan beri arkadaşlık ettiği tatlı bir çiftin evinde home partisi yaptık.Sonrasında içimdeki bowling aşkı kabarınca bir plan daha yaptık.

Emi bir süre Amerika'da yaşamış yabancılarla birarada olmayı seven birisi.Onunla iletişim gerçekten kolay.Bowling turu için Amerikalı ama burada İngilizce öğretmenliği yapan Josh ile geldi.Bowling salonunda 3 oyun kampanyası vardı.Bizde benim zorumla :D 3 set oynadık.Sanırım hala hepimizin sağ kolu ağrımakta.Skor ise Balık 1 ,Emi 2 ben 3 Josh 4 :S
Bowlingden sonra bizim evimizin yanındaki ''Okonomiyaki ''restoranına gittik.Bunca zamandır yakınımızda olmasına rağmen hiç gitmemiştik.Bizi şaşırttı sanırım bundan sonra sık sık gideceğiz.


Okonomiyaki restoranından sonra başka bir restorana gittik.Bu Japonlarda çok genel bir eğlence anlayışı.Bütün bir gece aynı mekanda olmayı sevmiyorlar sanırım.Ben pek sevmesemde bu göçebe eğlenceyi geçen pazar oldukça eğlendim.Çakırkeyiften öteydim :) ama herşey kontrol altında herşeyi hatırlıyorum.
Göçebe eğlence derken sanırım bu rekor ablamlardadır.Ne zaman Kobe'ye gitsek bir gecede en az 5 mekan.Onlar bayılıyorlar biz bunalıyoruz.Geçen gittiğimizde 2 mekan ile yırttık :D
Sermoon kocaman öptüm seni.
Emi ile maceralarımız devam edecek :)
Belki bu yaz Türkiye'ye gelecek!



27 Mart 2010 Cumartesi

Cumartesi Şekeri

Uykucu Karamel :)
Evde 1 haftadır hastalık havası olunca ve sürekli yatan biri olunca Karamel de nerdeyse 24 saat uyuyor ya da uyurgezer geziyor :D


Bu hali çook tatlı.



Üstelik anne baba hasta diye sanırım hiç yaramazlık etmiyor .




Bizi hiç üzmüyor sanki bize şifa vermek ister gibi hep kucağımızda yatıyor :)

26 Mart 2010 Cuma

Japonya

2.5 yıldır Japonya'da yaşıyorum ve bir Japon ile evliyim.Bu süreç içinde çok etkilendiğim,saygı duyduğum,şaşırdığım ,nefret ettiğim ve hayretlere düştüğüm birçok olay yaşadım.Bunların bir kısmını burdan anlattım.Bir kısmını maillerle cevapladım.Ve yüzyüze gelebildiğim arkadaşlarım ve aileme de anlattım.
Evet Japonya güzel ve refah bir ülke ama işte amalarını anlatan süper bir video.

Sevgili Loreathan bloğuna eklemiş.İşte benim anlatmaya çalıştığım,üzüldüğüm,hayal kırıklığına uğradığım birçok şey sayılarla karşınızda.
Sevgili Japonya hastaları biraz fikriniz değişebilir.

Buyrun buradan izleyin!

Japonya'yı bende seviyorum yanlış anlaşılmasın.Ama eğer Yoshi olmasaydı hayatımda burada asla YAŞAMAZDIM -YAŞAYAMAZDIM.Zira Yoshi'den önce ablamı ziyarete gelmiş 28 günde kaçmıştım.Hergün ağlamıştım.

Neyse izleyin!


Not: Görsel googledan alıntıdır.

Not 2: Çoook hastayım ölüyorum ağrıdan.Balık bana bulaştırdı gribi o benden daha iyi durumda.Şimdi o bakıyor bana :)

24 Mart 2010 Çarşamba

Aşkım




Capon balığım grip oldu.2 gündür yatıyor.Onu öyle görmek beni deli ediyor.Bugün hastalığın bir kısmını bana sattı ben de yavaş yavaş yakalanıyorum gribe.

Vitamin,ilaç,bitki çayı desteği ile iyileştireceğim balığımı en kısa sürede.Hemen iyileşsin ve bana bakıp bakıp gülsün.

İyi enerjilerinizi alayım bu tarafa.


*Canım arkadaşım babasını kaybetti.Çook üzgünüm orda olmak isterdim.Mekanı cennet olsun.

20 Mart 2010 Cumartesi

Nil Gün

Sevgili SED sayesinde başlayacak Nil Gün maceram.Aslında sadece Küçük yeşil affediş kitabı idi mevzu.
Ama diğer kitaplar da dikkatimi çekti.Kişisel gelişim kitaplarına pek sıcak baktığım söylenemez.Zamanında birçoğunu okuduğum için hepsini aynı tarzda buluyorum.


Nil Gün okumadım daha önce.Başlamak için iyi fırsat olabilir.


Kitapların rengi ve dizaynı süper.





Kitapkar karton kapak olmasına rağmen hafifler.Sevdim bu özelliğini.


İşte sepete atılan ilk kitap.Okudukça yazarım yorumlarımı.
Sed teşekkürler bir kere daha umarım işe yarar.


-------------------------------------------

20 haziran 2012 edit

Bütün kitapları okudum


Küçük Mor Yüzleşme Kitabı-Nil Gün için buraya 


Küçük Sarı Cesaret Kitabı için buraya


Küçük Mavi Empati Kitabı için buraya


Küçük Kırmızı Aşk Kitabı için buraya


Küçük Yeşil Affediş Kitabı için buraya


Küçük Turuncu Şimdi Kitabı için buraya


19 Mart 2010 Cuma

Burn The Floor

Siz bu yazıyı okurken ben Osaka'da olacağım.Yoshi'nin en sevdiği dans grubunu izlemeye gidiyoruz.Ben ilk defa izleyeceğim hatta isimlerini bile 2 sene önce ilk defa duydum.Balık çok etkileniyormuş izlerken.Ben neler hissedeceğim bakalım. Burn the floor şuanda dünya turnesindeymiş ama Türkiye dahil değil.Sanırım Sultans of the dance benzeri bir program olabilir belki. Osaka'ya gideriz de Sermoon'la buluşmaz mıyız? Sermoon Kobe'de oturuyor malum uzak.Ama Osaka'nın yan şehri.Gösteri biter bitmez Sermoon'la buluşacağız.O çalıştığı için gösteriye gelemiyor :( Gece için planlar belirsiz umarım çoook güzel geçer.
Cumartesi uyanıp İkea'ya gideceğiz.İkea bir Kobe'de bir de Tokyo'da var.İkiside uzak yani.Kobe'ye her gittiğimizde İkea'ya mutlaka uğruyoruz.
Cumartesi gecesi eve varmış oluruz büyük ihtimal.
Şimdilik bu kadar.Bir yazı daha hazırlayıp toplanmaya başlıyacağım.
Sevgiler

Gidiyoruz

Hehehehehe gidiyoruz Osaka ve ordan Kobe'ye bekle Sermoon Katolar geliyor.


2 yazı otomatik yayınlanacak.Maillere geri dönemeyebilirim ama yorumları okur ve yayınlarım.

Netbook ve Iphone yanımda :)

Sevgiler


Foto kasım ayından görümcenin otoparkında :D capon balığına işkence ederken yakalanan serrose :D

18 Mart 2010 Perşembe

Konad

Canım Marjo sayesinde ilk Konad setime kavuştum.Siparişimde sorun var sanıp hem Marjoyu hem de İnci'yi rahatsız ettim durdum.Sonra kör göz ben maili buldum ve paketim sonraki gün elime ulaştı.Ben gelmiyor zannederken meğersem paketim şehrime kadar gelmiş.Marjo'nun yönlendirmesi sayesinde ''Konad Customise Advance Set'' seti aldım.İyi ki yapmışım.Bir yanında çift taraflı stamp ve top coat aldım.Geldiği günden beri deniyorum.Silip silip yenisini yapıyorum.
Tırnaklarım kısaydı uzatmaya başladım.İlk denemem denebilir.Etrafını temizlemedim.Ne kadar zormuş resmini çekmek :) süper süper güzel yapmadığım sürece ilk ve son konad resmim budur :)
Marjocum çooook teşekkür ederim.Almayı düşünenlere not.Yaparken etraf biraz dağılabiliyor.Ama kesinlikle bu güzelliğe değer.


16 Mart 2010 Salı

Erik Ağaçları

Taaa Rob buradayken Kakegawa kalesine gitmiştik birlikte.Ben nasıl olsa çok gittim diyerek küçük kameramı götürdüm yanımda her ihtimale karşı diyerek.Birlikte kaleyi ve sarayı gezdik.Aklımda kaldığı kadarıyla rehberlik ettim ona.
Biz kalenin bahçesinde oturmuş Ozawa san'ı beklerken 2 tane Japon teyze biraz ilerideki tapınakta çok güzel görüntüler olduğunu vaktimiz varsa gidip görmemizi önerdiler.


O ana kadar ileride bir tapınak olduğunu bilmiyordum.Rob a çevirince gidelim dedi.Kaleden yürüyerek 10-15 dakikalık bir mesafede Şintoizm tapınağıymış(üzerinden zaman geçtiği için adını unuttum) ve erik ağaçları ile meşhurmuş.


Ben büyük bir şanssızlığa uğradım.Nikon alındı alınalı küçük kameramın pabucu dama atıldığı için ona yeteri özen göstermiyorum.


O da benden intikamını baterisini bitirerek aldı.Benim çektiğim manzaralar tapınağın girişi asıl güzellik yukarıdaydı ama ben çekemedim :(
Son kareden Kakegawa kalesini görebilirsiniz.Bir tepede kale bir tepede tapınak :)
Yalnız kaleden tapınak görünmüyor.Ağaçların arasında kaldığı için bakınca yeşil bir tepe görüyorsunuz sadece.
Rob biryerlere eklerse resimleri alır eklerim belki daha sonra :)





14 Mart 2010 Pazar

On Dokuz Saniye

Bu kitabı ilk duyduğumda Kuşadası D&R kitap bölümü satış elemanıydım.Anne-kız alışverişe çıkmışlardı.Kız benim yaşlarımdaydı sanırım.On dokuz saniye kitabı var mı ?diye sordu.Bir gazetenin haftasonu ekinde tanıtılmış daha yeni çıkmış bir kitaptı.Bize hala ulaşmamıştı.Ve ben hakkında hiçbirşey bilmiyordum.
Sonrasında bu kitapla hiç karşılaşmadım,görmedim ve hatta adını bile duymadım.
Ben işten ayrıldım zaten1,5 ay çalışabilmiştim erkek arkadaş vetosu yemiştim.

Bu kitabın ilk adını duyduğumda beni çok etkilemişti,konusunu bilmeden adı beni çekmişti.

19 eylül 2007 hayatımın dönüm noktalarından biri.O gün benim Japonya'ya gelmek üzere evden ayrıldığım gün.Sabah uçağı ile İstanbul'a gitmiştik.Son günüm olması sebebiyle bütün kitapçıları gezmiştim İstiklal caddesinde.Sonra orada gördüm ON DOKUZ SANİYE hemen aklıma geldi.Yaklaşık 1 sene sonra karşılaşmıştık.Bu bir işaret olmalı artık okumam lazım diye düşündüm.Hemen satın aldım.

İlk sayfasına not düşmüşüm ''Yeni hayata merhaba hediyesi Sergül'den Sergül'e ''

Alır almaz okumaya vaktim olmadı.Araya başka ülke,başka kitaplar ve başka bir dil girdi.Sonra nihayet elime alabildim kitabı ve 25 haziran 2008 de bitirebildim.

Kitap tam tamına On Dokuz Saniye'yi anlatıyor.Söylemesi ,yazması ne kadar kolay gibi gelsede okurken anlıyorsunuz anların kıymetini.
Ben kitap tanıtım yazıları okurken bana açık açık anlattılar mı o kitabı okuyasım gelmez.Bu yüzdendir pek kitap tanıtım yazısı okumam.etki altında kalırım çok.Bu yüzden kitabın içeriğinden pek bahsetmeyeceğim.

Arka kapak der ki


Sandrine ve Gabriel yirmi beş yıldır birlikte yaşayan bir çifttir. Yıpranan ilişkilerini kurtarmak için bir oyun tasarlarlar. 17.43 metrosunda, Nation Durağı’nda buluşmak üzere sözleşirler. Metronun kapılarının kapanmasına On Dokuz Saniye vardır ve ilişkilerinin geleceğini belirleyecek olan bu on dokuz saniyedir. Ve geri sayım başlar, 19, 18, 17, 16... Ancak bu zaman dilimi aynı zamanda birçok kaderin kesişme noktasıdır. Yalnızca bir ayrılık hikâyesi yaşayan bu çiftin değil, vagondaki diğer yolcuların hikayeleri de bu sürenin bitimiyle birlikte sonsuza dek değişecektir. Ne var ki olaylar, umdukları biçimde gelişmez, bu sıradan görünen ayrılık hikâyesi, geri dönüşü olmayan, trajik bir sonu beraberinde getirir. Charras’ın yalın ve güçlü bir dille kaleme aldığı bu roman 2003 Fnac Roman Ödülü’ne değer görüldü.



Benim altını çizdiğim satırlardan bir alıntı-

*İltihap ateş saçıyordu,peki biz ne zamandır kendi kendimizin hastasıydık?


Tavsiye eder miyim?Evet alınası okunası bir kitap anların -zamanın kıymetini anlamak adına

Yazarı-Pierre Charras

Aino'da Yürüyüş

Evin etrafında yürüyüşe çıkalı epey oluyor.Yazmak gelmedi içimden.


Bu ara mario wii ye taktık Yoshi ile deliriyoruz :) çook eğlenceli




Evin etrafında çok fazla tarla bulunuyor :)







Yukarıdaki fotoğraftaki bina bizim oturduğum apartman.Turuncu elin işaret ettiği ev bizim ev :D



Ağaçların fotoğrafını çekmeyi seviyorum.Hüzünlü geliyor bana





Diye yazmışım çoook önce -taslaklarda kalmış.
Bugüne kısmetmiş yayınlamak.
Facebooktakiler gördüler resimleri çoooktan




Süpppperrrr~di

Bugün balığın izin günüydü. Benden önce uyanmış pc başındaydı.Bugünün planı postane-alışveriş ve American idolu izlemekti.Beni aceleyle evden çıkardı bir yere yetişmemiz gerekiyormuş gibi telaşlıydı.Postaneye gittik paketleri yolladık.Ardından bilmediğim bir yola girdik.
Ben uzun uzun sıkıştırınca dayanamadı söyledi.Benim için rezervasyon yaptırmış.
Hayatımda aldığım en güzel hediyelerden biriydi sanırım .40 dakikalık masaj offff hayatımın en çabuk geçen 40 dakikasıydı.
Hamur gibi yoğrulduktan sonra oradan ayrılmak istemedim :) sanırım bu işi sık sık tekrarlayabilirim.
Ben masaja bayılıyorum Yoshi nefret ediyor :) SİZ?
*görseller google

13 Mart 2010 Cumartesi

Nude Rujlarim Sonunda

Son 2 haftadır limit aşımı alışveriş yapmış bulunmaktadım.Çook çook abarttım.Hem çok mutlu hem de azıcık pişmanım.Dün son seferimi yaptım alışveriş merkezine oradaki drug store da buldum bu rujları.Önce denemek amacıyla 4 numarasını aldım.Hemen Wcye gidip sürdüm.Hem süper nemlendirdi hem de cidden nude olunca dönüp bütün seriyi aldım.İyi ki yapmışım :))
1 numarası Nude Cherry
2 numarası Nude Gold(ışıltılı)
3 numarası Şifon Rose (ışıltılı)
4 numarası Choco-Orange (ışıltılı)
Bonbon diye bir Japon markasına aitler.Sanırım yeni çıktı bu seri.Umarım geçici bir seri değildir. Bayıldımmmm çünkü
Renkleri gösterebilmek için kolumda swatch yaptım ama beceremedim resmini çekmeyi :D
Makyaj bloglarını tebrik ederim cidden zor iş :)


12 Mart 2010 Cuma

Isparta

Beni Isparta'dan okuyan evinde kullanmadığı eşyaları öğrenci evine vermek isteyen var mıdır?

Malum ülkemizde öğrenci olmak diğer herşey olmak kadar zor.

Yatak,koltuk,masa ,sandalye vs.

Umarım vardır :(

11 Mart 2010 Perşembe

Noni's Store


Uzaklardayım diye beni bu pisiciklerden ayırmayan Sevgili Noni'ye en kocaman teşekkürlerimi baştan yolluyayım dedim. (bütün dil bilgisi kurallarını ihlal ettim )
Siz memlekettekiler acımadan onu yedim ,bunu aldım ,%50 kadınlar günü indirimi vs habireyazıyorsunuz ya aklım kalıyor vallahi.
Bu Pisili tokaları görünce korka korka mail yazdım Noni'ye sağolsun kırmadı hemencik yolladı paketimi.
Bir güzel paketlemiş ,aslında kurdele de vardı pakette ama Karamel el koydu ve bulamadığım bir yerinde evin şu sıralar.
Yeni bir hareket başlatalım Kedi sahibesi bütün bloggerlar bu tokalardan takalım ve buluşalım ,Beni bekleyin amaa nasipse temmuza ordayım :)
fikri kabul edenler Noni's store tık tık
Nonicim teşekkürler tekrardan.
Not: Noni cidden çok temiz çalışıyor hamurlarla inanamadım.Parmak izi bilem yok ! Modelleri de çok yaratıcı :) bayılıyorum bütün kediciklere

9 Mart 2010 Salı

Japon Balıklarım

Sonunda oldu hankoma kavuştum.Hanko Japonya'da imza mühürü olarak çevirebilirim sanırım.Japonya'da bizdeki gibi imza sistemi yok.Hanko dedikleri mühürleri kullanıyorlar.
Bunlar çeşit çeşit genelde soyadı kullanılıyor. Çook çeşitli fiyat ,desen ve ölçü aralığı var.
Aslında devletin bununla ilgili bir kuralı yok ama genel kullanım alanları belirli.
10 mm-12mm-13,5 mm- 15 mm -16,5 mm- 18 mm ölçülerinde oluyor genelde
Ve 3 çeşit olarak genelleyebiliriz.
Heryerde kullanabileceğiniz,bankalarda kullanılan ve isme özel yapılan ve büyük belgelerde kullanılan hankolar.
Benim kendi adıma hankom yoktu düne kadar.Ablamın hankosunu alıyordum banka işlerim için aynı soyadı olduğumuz için sorun yok.Nikahtan sonrada Yoshi'nin hankosunu ve en ucuzlarından aldığım Kato hankomu kullanıyordum.


Alışverişmerkezlerinde her hankocu gördüğümde gider bakardım :) dün artık bi adım daha ilerledik sonunda kendi hankoma kavuştum.Birsürü modelin içinde tabii ki Japon balıklısını aldım.Biliyorsunuz ben kocamı capon balığım diye seviyorum :) Yoshi bunu çook benimsedi artık japon balığı gördüğümüz her yerde aaa ben diyor :) Ee japon balıklı hanko görünce diğer modellere bakmak olmazdı.
Katakana harfleriyle Serugyu-ru yazıldı :) KİMSE BİRŞEY DEMESİN JAPONCA ADIMDAN NEFRET EDİYORUM :))))
Sergül olan adım Serugyu-ru oluyo yaaaaa offf yaralıyım



İşte benim I-phone kabım :) Tabii ki Japon balıklı .Telefonumu aldıktan hemen sonra internette kılıflara bakarken Yoshi bunu buldu diğer süpeer modelleri es geçip kocam her daim yanımda olsun diye bunu da balıklı aldım.



İşte bu da evlendiğim Japon balık :)
Not: Hankocudaki bayan çok güzel bir model seçtin dedi. Çünkü Japon balık Japonca'da Kingyo demek.Kingyo yazarken kanjide Kin -Altın ve para demek aynı zamanda yani diğer bir anlamı altın balık-paranın balığı gibi bir anlamıda var.Ve İmzamin altınlı,paralı balık olması para yönünde bana şans getirebilirmiş
AMİN :)